BLOG
Doğaya, Toprağa ve Yeşile Hasret Çocuklarımız
Bir zamanlar çocuktuk. Mutlu Çocuklar! Bir parça yaş alan okurlar çok net hatırlayacaktır. Çocukluğumuzda açık havada oynadığımız günleri, bisiklete binen, ağaçlara tırmanan, evlerimizin arka bahçesinde çukurlar kazan afacan hallerimizi belleğinin en güzel köşesine kaydetmiş; “evet, evet ne güzel günlerdi” diyen akranlarımı duyar gibiyim. Bugünlerde epeyce bir masrafla büyüklerin planladığı “piknik” lerinin aksine bizlerin o günlerde evlerde itinayla hazırladığımız gösterişsiz domates zeytin ve peynir üçlüsünü muazzam iştahla mideye gömerken attığımız kahkahaları unutmak mümkün mü? Bahçedeki tomurcukları, yabani otları, böcekleri inceleyen, sabahtan gecenin kör vaktine kadar kaygısız ve korkusuzca saklambaç oynayan çocuklarıydık biz.
Güneşin şarjı bitince mutluluğa ara veren çocuklardık,
tabletinin şarjı bitince mutsuz olan zamane çocuklarına inat..
Velhasıl kelam çok huzurlu ve mutlu çocuklardık
biz azizim..
Velhasıl yıllar sonra o günlerin mutlu ve huzurlu
çocukları günümüzün anne ve babaları oldular. Hayli yüklü sorumlulukları olan,
beyaz yakalı, yönetici, işçi, patron vs; içinde yaşadığı toplumun inanç ve
ahlaki değerlerinden, gelenek ve göreneklerinden haberdar olan, bilgili,
ilkeli, kararlı ve tutarlı, mutlu ve başarılı çocuklar yetiştirmek adına var
gücüyle çalışan bugünün anne-babaları. Çocuklarının maddi ihtiyaçlarını
karşılamak için haftanın beş günü sabahtan akşama kadar günde 3-4 saat öbür
yakadaki iş yerlerine gitmeye gayret eden, bu durumda çocuklarıyla oyun
oynamaya ya da kitap okumaya vakit bulamayıp mecburen çocuğa abartılı sevgi ve
pahalı hediyeler vererek anne babalık görevini yapmaya çalışan kahraman
ebeveynlerimiz..
Buraya kadar güzel. Sanırsın karşımızda çocuk uzmanı
anlatıyor biz dinliyoruz. Çocuk yetiştirmek konulu bilimsel açıklamalardan
dersler çıkarıyoruz hep birlikte değil mi? Değil efendim, değil tabi ki! Basite
indirgeyelim, biraz moral bozalım, çocuklarımızın sanılandan daha az mutlu
olduklarına beraber şahit olalım.
“Var Gücüyle Çalışmak” eyleminin köküne indiğimizde
anne babaların aslında; yüksek binalardaki evlerinde yaşayan, güvenlikli
sitelerinden servis arabalarıyla alınarak okullarına götürülen, haftasonu
bilgisayar başından kalkabilirlerse yakındaki bir AVM’ de hamburger yiyip,
ihtiyacı olmadığı halde hunharca alışveriş yaparak eğlendiğini zanneden “ilkeli, tutarlı, mutlu ve huzurlu” çocuklar
yetiştirmek adına verdikleri nafile emekleri
görmek zor olmasa gerek.
Beş yıldızlı betonarme otellerin kaydıraklarında,
güneşin altında saatlerce eğlenen ! çocuklarını izleyip “bütün yıl çalıştım, çoluk çocuk bir hafta lüks tatili hakettik” sözüyle
bir bakıma kendini kandıran canım anne-babalarımıza sesleniyorum: Topraktan,
güneşten ve ağaçtan ziyade beton ve plastik ile haşır neşir, ağaca çıkmayı
öğrenmeden, düşüp dizinde çocukluk hatırası bir iz bırakmadan, toz toprak
yutmadan, pasaklı bir sokak kedisi tarafından tırmalanmadan, avucunun içine
koyduğu solucanı incelemeden büyüyen, bisiklete binmeyi ise evinin salonunda
öğrenen bir nesil yetişiyorsa hangi emek, hangi var gücüyle çalışmaktan
bahsedebiliriz?
Azıcık samimi olalım. Hakikaten en azından
yavrularımız için. Çocukken yaşadığımız güzellikleri kendi çocuklarımızdan
mahrum etmeyelim. Vakit buldukça değil, bilhassa vakit yaratıp, uzun ve pahalı
brunchlar, akşam yemeklerine gitmek yerine, mümkün olduğunca evden,
teknolojiden uzak tutalım, doğa, yeşil ve toprakla kaynaştıralım onları. Onlara
ders vermekten ziyade o dersin kendisi olalım. Sokakta saklambaç, ip,
yakar top, misket, çizgi ve futbol oynayan; mahallede yeteri kadar erkek çocuk
olmadığında oyunda kız erkek ayırımı yapmayan, cinsiyetçilik nedir bilmeyen,
canımız ne isterse olanaklarımız neye uygunsa onunla yetinmesini bilen bizler,
o günleri unutup çocuklarımıza bu mutlulukları yaşatmak adına bahanelere
sarılmayalım.
Şöyle altını çizerek bir kenara not alalım ve
uygulamaktan imtina etmeyelim sevgili dostlar. Çocukların doğaya
ihtiyaçları var. Onların açık havada, özgürce oynamaya, koşmaya, görmeye,
dokunmaya, koklamaya, keşfetmeye ihtiyaçları var. Zihinsel, duygusal ve
bedensel gelişimleri için doğaya ihtiyaçları var. Öğrenmek için doğaya
ihtiyaçları var. Doğada, dışarıda açık havada içinde bulundukları ortam ve
koşullara göre ne yapmaları gerektiğine kendi başlarına karar verebilmeleri
için, diğer bir deyişle kendilerini her şartta koruyabilmek için doğaya
ihtiyaçları var. Sağlıklı olabilmek, hayata hazırlanabilmek için doğaya
ihtiyaçları var.
Doğanın kendi içinde eğitici gücüne inanalım. Çocukların
çevre bilincini keşfetmeleri için mümkün olduğunca şehirden uzaklaşalım.
İnsan olmaktan önce, doğayla, yeşille olmanın bir canlı gereğidir düsturunu
tertemiz saf yüreklerine işleyelim. Bize kalan ise onların gülücüklerini
fotoğraflamak, anılarını ölümsüzleştirmek olsun.
Emin olun çok zor değil. Sadece isteyin yeter.
Çocuklarımız için..
Velhasıl Galata / Profesyonel Sosyal
Etkinlik Fotoğraf Ekibi
0 Yorumlar