Kravatım temiz mi? Gömlek istediğim gibi ütülendi mi Semra? Çift ütü istemem, ne olursun hemşire, bugün beni mahcup etme dedi.

Semra hanım abisinin çok büyük heyecanından fırtına estiren kahverengi gözlerine baktığında gözyaşlarına tutamadı. "Abi, o ilk günü hatırlıyorum, yine çakı gibisin."

Gözlerindeki yaşları silerken "kadersizim benim" diye mırıldandı Semra hanım. "Ne o hemşire, yine neye kızdın?" dedi Orhan bey. Belli etmeden kadere söylendi, evlenememiş, Nedret hanıma hasret, yıllarca bir başına ayakta durmaya gayret eden ağabeyinin durumu her daim ciğerini yakmaya yeterdi. Tüm kardeşler çoluk çocuk ve hatta torunlara karışırken en büyük kardeşleri Orhan bey hayatı ıskalamış bir İstanbul beyefendisi idi. Nedret hanıma hasret Elli yıl su misali akıp gitti..

Muhtereme adadığı plağı pikapa yerleştirdi. Şimdi heyecanını ilaç olacak bu yadigar dedi Semra hanım. Pikapın iğnesi, plakla buluştuğu daha ilk anda o yıllara gidiverdi Orhan bey..



Tatyos Efendi'den Gamzedeyim Deva Bulmam eseri çalmaya başladı. Gözleri doldu. Aynı kaderi yaşadığı Tatyos Efendi'yi hüzünle andı. “Bu eseri besteledikten bir ay sonra öldü üstad” dedi. “Yuva kuramadan, reha bulamadan.. Tabutunu 15 kişi taşımış Semra bilir misin? “dedi. Sonra derin derin şarkıyı mırıldandı.

Gamzedeyim deva bulmam 
Garibim bir yuva kurmam 
Gamzedeyim deva bulmam 

Garibim bir yuva kurmam 
Kaderimdir hep çektiğim inlerim 

Hiç reha bulmam 
Kaderimdir hep çektiğim inlerim 

Hiç reha bulmam 


Gözlerindeki efkar ve tükenmişliği farkeden, Tatyos Efendi’nin kaderini yaşamak, bir an evvel gitmek için hazırım der gibi Galata Köprüsüne dalgın dalgın bakan ağabeyine sıkıca sarıldı Semra hanım. “Hayır abi. Hayır Orhan bey, bugün değil. Asla aklına bile getirme. Bugün geçmişte yarım kalan hesabı kapatacaksın. Nedret’ine kavuşacaksın. Elli yıl sonra olsa dahi, her gece uykularında sayıkladığın “beni bırakma Nedret” sözüne inat bugün Nedret hanımın gözlerine içine bakarak “tekrar hoşgeldin baharım” diyeceksin”.

“Sahi elli yıl oldu mu hemşire? Yıllar, aylar mevsimler değişti. Bir tek “O” değişmedi sanki. Yağmura, kara hasret toprak gibi, özledim çok özledim Nedret’imi.. Ah benim yüreğimin elli yıllık yarısı. Usulca çöktüm kimseler anlamadı. Ne yazı gördük, ne sonbahar yapraklarında savrulduk. Bu yüzden ince ince kanadı geceler. Bedenimize sığmaz oldu bu lanet acılar. Geceler boyu ben sana, sen bana hasret, Nedret..”

İskarpinler cilalandı. Takım elbisesinde son rötuşlar da yapıldı. Birkaç damla çok sevdiği Çiçekaris Lavantası kulak arkasına damlatıldı. Artık hazırdı. “Hemşirem, çocuk gibi heyecanlıyım. Ellerimi bırakma. Sanki zaman tüneline giriyorum, şimdi kader bir fırsat daha verdi. Acıdı zaar halime. O güne gidiyorum az sonra, sonuçlarına katlanmaya muktedirim. Bir kez daha elim boş dönerse gayri benden hayır bekleme. Yüz yıllık çınarlar misali yoruldum çünkü hemşire.”

Bir taksiye binerek yıllar önce Nedret hanıma evlilik teklifinde bulunduğu Beyoğlu Plevne Çıkmaz’ına doğru yola koyuldular. Tansiyon ve dil altı ilacın sağ, mendilin sol cebinde. Kösteğin her zamanki yerinde. Yıllardır sakladığın muhteremin fotoğrafı, ceketinin sağ cebinde. Sokağa varır varmaz köşedeki çingeneden bir buket çiçek almayı ihmal etme. Sakın unutma, Annemden kalma yadigar yakut yüzük, sol elin çok titriyor diye ceketinin sol cebinde. Evlilik teklifi ile önce yüreğini sonra yüzüğü sağ elinle takdim et Nedret’e.. Kızı almadan gelme..

Taksiden indi. Hemşiresinin dediği gibi çakı gibiydi. Plevne Çıkmaz’ına vardığında nefes nefese kaldı. Diğerlerinin aksine geniş bahçesi ile zamana direnen Ani hanımın çay bahçesine vardı. Bir demli çay söyledi kendine. Kösteğine bakıp henüz erken dedi. Günlerdir ezberinde olan elli yılın özeti, hayatının alacak bakiyesi veren bilançosunu çoktan unutmuştu bile. Az sonra merdivenlerden inecekti Nedret. Alacak, borç bitti, şimdi kavuşma vakti dedi kendi kendine. Çayın yanına Nedret’in çok sevdiği ay çöreğini almayı ihmal etmedi. Garsonun cebine yirmilik gömüverdi. Ben işaret verdiğimde Tatyos Efendi’den Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısını çalacaksın diye tembihledi. Avuçları terledi,  ıslak ellerinden kaymasın diye çay bardağının sıkı sıkı sarıldı.
Vakit epeyce ilerledi. Bir aksilik oldu zaar dedi. Bir parça panikledi. Gelirdi, asla ihmal etmezdi. Yüce aşk bunu gerektirirdi. Hemşiresinin merdivenlerden indiğini görünce anladı. Gelmedi, gelmeyecekti Nedret.

Yıllardır bu ritüel çay bahçesi çalışanlarını ve hemşiresi Semra için dayanılmaz bir acıydı. İhtiyarın gönlü olsun, kırılmasın, en azından Nedret’ine sözüm ona kavuşması için yılda sekiz-on defa tekrarlanan bir hüzün seremonisiydi. Bıkıp usanmadan tekrarlanan sevenlerin kavuşma senaryosuydu bu..

Semra hanım koluna girdi. Haydi Orhanım gidelim, bugün de gelmedi Nedret dedi. Ta ki gelecek ay tekrarlanacak oyuna final perdesi verirken..
Ve oyun bitti. İki ay sonra Nedret’ine kavuştu Orhan bey..

22 Yorumlar

  1. ama çok üzüldüm ben , kavuşamayan ve o hasretle biten ömürler beni çok hüzünlendiriyor kavuşamayınca mı kıymetli acaba ki aşk diye düşünüyorum , kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Aşkın en hüzünlüsü sevenlerin buluşamaması olsa gerek..

      Sil
  2. Ahh Tatyos Efendi.
    Nedendir insanların vuslatlarını öte tarafa bırakma merakı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadersiz dediklerimiz var Tigris öğretmenim. Kavuşamayan sevgililerin Acısı ve hüznü aşkı efsaneleştiriyor diye düşünüyorum.

      Sil
  3. Etkilenmemek elde değil gerçekten, üzücüydü çok. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim eksik olmayın. Beğendiğinize çok sevindim.

      Sil
  4. Taner abi , yine çok güzel ve hüzünlü bir hikaye olmuş. Kalemine sağlık, sevenler kavuşamayınca efsane olurlarmış, çok doğru...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahsincim teşekkür ederim. Sevenlerin kavuşması ümidiyle ...
      Keyifle kal dostum.

      Sil
  5. Çok etkilendim, biraz da hüzünlendim. Umarım bu dünyada kavuşamayanlar, bir başka yaşam varsa orada buluşabilirler. Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Mühendis bey. Eksik olmayın. Güzel dikeklerinize katılıyorum.
      Selamlar

      Sil
  6. of çok hüzünlüüü çok nostaljik ama tatlı bir hüzün var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim sevgili Deep..
      Beğendiysen ne mutlu bana. Eskiye özlem benimki.. Eski günlerin, eski toprakların, bilge ve aydın karakterlerin, adabıyla oturup, adabıyla kalkanların, teşekkür etmeyi alışkanlık edinenlerin, özür dilemeyi bilenlerin, insan gibi insanların yaşadığı memleket hayali. Dört milyon takipçisine orasını burasını gösteren dallamaların konuşulduğu memleketimden soğuttular bizi...

      Sil
  7. Sonu üzücü oldu.Keske mutlu olsaydı :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnci hanım teşekkür ederim yorumunuz için ..
      Çevremde kısa bir anket yaptım. Mutlu son mu, hüzün mü? Dedim..
      Sonuç hüzün dediler. Ama mutlu sonlu hikayeler de elbette olacak.
      Sevgiler

      Sil
  8. Oyunun bitişi, kavuşma anı üzücü.. 50 yıllık film keşke mutlu sonla bitseydi.. Ama Orhan Bey saygı duyulası bir beyfendi. Bunu Nedret Hanım'a olan 50 yıllık sevgi ve saygısından anlayabiliyoruz.
    Akıcı ve etkileyici bir öykü okudum. Emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da size kucak dolusu teşekkür göndermek düşer. Varolun, eksik olmayın emi.

      Sil
  9. Hüzünlü ve içten bir hikaye... Tebrikler... Taner bey bloğumda eski ramazanlara dair bir mim başlattım. Sizi de mimledim gelip alırsanız mutlu olurum, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten çok hüzünlü bir hikaye olmuş. Okurken bir hayli etkilendim. Kaleminize sağlık Taner Bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize çok çok sevindim eksik olmayın Gülhan hanım 🖐

      Sil
  11. Seneryo tam benim hayatım, üstelik hayatımın çilesinin ve cilvesinin adida Semra . Bizde büyük bir aşka imza attık üstelik 2 tane prensesle devam ediyoruz . Ben yine keyifle okuduğum bir yazıya yorum bırakıyorum yüreğine sağlık Taner abi .

    YanıtlaSil
  12. Senin gibi sanatçı ve güzel kalpli bir eşe sahip olan Semra kardeşim çok şanslı. Allah ayağınızı taşa değdirmesin. Benim genç kardeşlerim. O nadide prensesleri de çok öpüyorum Ersincim.

    YanıtlaSil