amerika
Kölelikten Sıyrılmış Bir İnsan Olabilmek
89 yaşındaki yaşlı kurtun önünde saygıyla eğilip selam verdi.
- Hazırsanız başlayalım efendim..
Birkaç gün sonra röportaj The Washington Post gazetesinin en çok okunan makaleleri arasında yerini almıştı.
Makale şöyle başlıyordu;
Amerikan Tarihinin Karanlık Yüzü..
"Köle, bütünüyle başka bir insanın malı olan, herhangi bir eşya gibi alınıp satılabilen kişiydiler. Köleler, taşınır herhangi bir mal gibi görüldükleri ve onlara hiçbir hak ve özgürlükler tanınmadığı için, kendilerinden istenen her türlü işi yapmakla yükümlüydüler. Efendilerinin kötü davranışları, ağır yaşam koşulları, insan sayılmayan binlerce kölenin ölümüne yol açmıştır.
İnsanlar tarih boyunca, içinde yaşadıkları topluma ve döneme göre çeşitli yollardan köleleştirildiler. Savaşta tutsak edilmek, bir suç nedeniyle cezalandırılmak, borcunu ödeyememek ya da köle ana babadan dünyaya gelmek, köle olmanın çeşitli biçimlerindendi. Bir köle için kölelikten kurtulmanın tek yolu efendisince özgürlüğünün geri verilmesi, yani azat edilmesiydi.
Azat edilmeyen köleler hayvanca muamele görmeye devam ediyor, ailesinin gözleri önünde öldürülüyordu. Sinek öldürmek dahi bir hayli gayret gerektirirken özgürlük dileyen bir köle gayet rahat öldürülebiliyordu. Fakat özgürlük bulaşıcıydı. Köle James K. Hardy'nin özgürlüğe kaçış hikayesi bunun en güzel örneğidir."
James çiftliğe getirildiğinde henüz yedi yaşındaydı. Köle olmanın ne anlama geldiğini bilemese de, anne babası ve kardeşine yapılan zulmün verdiği acıyı çocuk yüreğinde hissediyor, birşeylerin yanlış olduğunu düşünüyordu. Oysa verilen işleri harfiyen yerine getiren çalışkan bir ailesi vardı. Karşılığında babasının kırbaçlanması her gece kabuslar görmesine neden oluyor, hemen hemen her gece yatağını ıslatıyordu.
Çiftlikte düzenlenen bir eğlencede başka bir köle sahibi kızkardeşini alıp götürmüştü. Komşu evinde beğenilen bir tabloyu alır gibi alıp gittiler dedi içinden. İçinde esen öfke fırtınasına engel olmaya çalışırken.. Günlerce kardeşinin dönmesini bekledi. Annesinden "bir daha gelmeyecek" sözünü duyduğunda dünyası başına yıkılmıştı. Ev sahibine saldırdığı o gece henüz 10 yaşındaydı. Çok fazla kırbaç yedi.
Küçük ve havasız koğuşlarda onlarca köle barınıyor, sınırsız çalışma saatleri sonucunda kiminin açlık ve bitkinlikten öldüğü, bütün gün çalışanların çoğu zaman hayvanlara verilen küspe tarzı yemekler beslendiği, özellikle kadın ve çocuklara yapılan işkenceler James'i çileden çıkarmaya fazlasıyla yetiyordu.
Aç karnına uyumaya mecbur bırakılan gecelerin birinde annesinin koynuna sokuldu. "Kaçalım anne" dedi. Küçük bir çiftlik de biz kuralım. Babamın dövülmediği, senin tekmelenmediğin bir evimiz olsun. Belki oyuncaklarım da olur. Ha ne dersin? Minicik bir yüreğin tertemiz saf isyanı annesini çoktan ağlatmaya yetmiş, özgürlük hayalinin dahi huzur verdiği gecede birbirlerine sarılarak uykuya dalmışlardı.
Ertesi gün belki de hayatının en büyük acısı ile yüz yüze gelmişti. Annesinin evin sahibi tarafından taciz edildiğini görmüş, direnen kadının yerlerde sürüklenerek, ölesiye dövüldüğüne tanık olmuştu. James yaşadığı bu travma sonrasında konuşma yetisini kaybetmiş, günlerce yemek yememesine karşı ölmemesine çiftlik sahipleri dahi şaşırmıştı. Onu ayakta tutan intikam duygusu ve insan gibi yaşama arzusuydu.
James büyüyor, içinde bitmek tükenmek bilmeyen, esaret altında ezilmenin verdiği isyan ile çiftlik sahibinin işkencelerine maruz kalıyordu. Genç adamın bu isyanı diğer çiftliklerde yaşayan köleler tarafından gizli gizli takip ediliyor, siyahi toplumun "dilsiz özgürlük savaşçısı" ismi ile anılıyordu. Günlerce aç susuz hücre cezaları James'in ateşini körüklediği günlerden birinde işkence gören babası ölecek, 21 Mayıs 1897 James için okun yaydan çıktığı gün olacaktı.
Hücresinden çıkan genç adam birkaç hafta sonra kendine gelebilmiş, hızlıca plan yapmaya başlamıştı. Babasının mezarı başında yemin etti. Kardeşini de alacak, annesi ile yeni bir hayata yelken açacaklardı.
Günlerce nöbetçileri izliyor, toprak zemine not alıyor, işi bittiğinde elindeki dal parçası ile yaptığı planları siliyordu. Artık ezberindeydi herşey. Sıcak bir Temmuz gecesinde nöbetçilerin uyukladıkları anda kaçtılar.
Sabah yoklukları farkedilince birkaç çiftlik sahibi köpekleri de yanına alarak kaçakları aramaya başladılar. İnsan avı başlamıştı. Adeta oyun gibiydi. Enselendikleri anda kurşun yağmuruna tutulacaklardı. Bu zevk, çiftlik sahiplerine müthiş bir heyecan veriyor, atlarını deli gibi koşturuyorlardı.
Atla yapılan sürek avı, yürüyerek kaçan anne ve oğlunun birkaç saat sonra yakalanacakları sinyalini veriyordu. Düşündükleri olmadı. Bir mağaraya gizlenen kaçaklar günlerce, arandığı halde bulunamıyor, çevre kasabalardan gelen avcılar elleri boş dönüyordu. Eyalet sınırında yapılan aramada panikleyip kaçan annesi sırtına aldığı kurşun ile yere yığıldı. James, yolun kenarındaki göle atlayarak sazlıklar arasında gözlerden kaybolmuştu. Özgürlük uğruna verdiği mücadelede önce babasını sonra annesini kaybetmişti.
Evet kaçmışlardı. James ve annesi diğer köleler için birer kahraman ilan edilmişlerdi. Birçok çiflikte ayaklanmalar çıkıyor, insan olmak yolunda gözleri kararan aileler çiftlikleri ateşe veriyor, ve maalesef kurşunlara hedef olmaktan kurtulamıyorlardı. Onlar başardıysa biz de yapabiliriz fikriyle adeta savaşan bu zavallı insanların onur mücadelesi, mallarının zarara uğramasından rahatsız köle sahipleri tarafından birer birer azad edilmelerini sağlamıştı.
Renklerin savaşını siyahlar kazanmış, birçok eyalet köleler için Özgürlük Bildirgesi yayınlamıştı. Zavallı güruh bu günlere gelirken binlerce can feda etmiş, birkaç yüzyıl önce Afrika'daki evlerinden zorla alınan insanlar bundan böyle siyah-beyaz ayırımın yapılmadığı Amerika tarihinde özgür birer Amerikan vatandaşı kimliklerine kavuşmuşlardı. Başkalarının hürriyetini tanımayanlar, hürriyete layık olamazlardı. Özgürlük hiçbir vakit hapsedilemez, hatta o tazyike uğradığı nispette genişlerdi.
Birkaç yıl sonra kardeşine kavuşan James, Teksas topraklarında çiftlik kuracak, yıllar sonra petrol zengini ünvanı ile Amerika'da saygı ile anılan James K. Hardy olacaktı.
O, mücadelenin ön açıcı kahramanlarından biri olarak tarihe geçmişti. Lakin bu savaşımı kendisi, işkence ile öldürülen babası, kaçarken vurularak öldürülen annesi ve kızkardeşi için yapmıştı. Maruz bırakıldığı fiziksel ve psikolojik şiddetten sonra hepimize sıradan gelebilecek bir kimliğin mücadelesini vermişti. Kölelikten sıyrılmış bir insan olabilmek...
Röportajın sonunda şu cümleyi yazıp muhabire uzattı.
"Kelepçeli olabilir ellerim, bedenimi hücrelere koyabilirsiniz, ama asla özgür düşüncelerimi engelleyemezsiniz."
- Hazırsanız başlayalım efendim..
Birkaç gün sonra röportaj The Washington Post gazetesinin en çok okunan makaleleri arasında yerini almıştı.
Makale şöyle başlıyordu;
Amerikan Tarihinin Karanlık Yüzü..
Kölelikten Sıyrılmış Bir İnsan Olabilmek |
"Köle, bütünüyle başka bir insanın malı olan, herhangi bir eşya gibi alınıp satılabilen kişiydiler. Köleler, taşınır herhangi bir mal gibi görüldükleri ve onlara hiçbir hak ve özgürlükler tanınmadığı için, kendilerinden istenen her türlü işi yapmakla yükümlüydüler. Efendilerinin kötü davranışları, ağır yaşam koşulları, insan sayılmayan binlerce kölenin ölümüne yol açmıştır.
İnsanlar tarih boyunca, içinde yaşadıkları topluma ve döneme göre çeşitli yollardan köleleştirildiler. Savaşta tutsak edilmek, bir suç nedeniyle cezalandırılmak, borcunu ödeyememek ya da köle ana babadan dünyaya gelmek, köle olmanın çeşitli biçimlerindendi. Bir köle için kölelikten kurtulmanın tek yolu efendisince özgürlüğünün geri verilmesi, yani azat edilmesiydi.
Azat edilmeyen köleler hayvanca muamele görmeye devam ediyor, ailesinin gözleri önünde öldürülüyordu. Sinek öldürmek dahi bir hayli gayret gerektirirken özgürlük dileyen bir köle gayet rahat öldürülebiliyordu. Fakat özgürlük bulaşıcıydı. Köle James K. Hardy'nin özgürlüğe kaçış hikayesi bunun en güzel örneğidir."
James çiftliğe getirildiğinde henüz yedi yaşındaydı. Köle olmanın ne anlama geldiğini bilemese de, anne babası ve kardeşine yapılan zulmün verdiği acıyı çocuk yüreğinde hissediyor, birşeylerin yanlış olduğunu düşünüyordu. Oysa verilen işleri harfiyen yerine getiren çalışkan bir ailesi vardı. Karşılığında babasının kırbaçlanması her gece kabuslar görmesine neden oluyor, hemen hemen her gece yatağını ıslatıyordu.
Çiftlikte düzenlenen bir eğlencede başka bir köle sahibi kızkardeşini alıp götürmüştü. Komşu evinde beğenilen bir tabloyu alır gibi alıp gittiler dedi içinden. İçinde esen öfke fırtınasına engel olmaya çalışırken.. Günlerce kardeşinin dönmesini bekledi. Annesinden "bir daha gelmeyecek" sözünü duyduğunda dünyası başına yıkılmıştı. Ev sahibine saldırdığı o gece henüz 10 yaşındaydı. Çok fazla kırbaç yedi.
Küçük ve havasız koğuşlarda onlarca köle barınıyor, sınırsız çalışma saatleri sonucunda kiminin açlık ve bitkinlikten öldüğü, bütün gün çalışanların çoğu zaman hayvanlara verilen küspe tarzı yemekler beslendiği, özellikle kadın ve çocuklara yapılan işkenceler James'i çileden çıkarmaya fazlasıyla yetiyordu.
Aç karnına uyumaya mecbur bırakılan gecelerin birinde annesinin koynuna sokuldu. "Kaçalım anne" dedi. Küçük bir çiftlik de biz kuralım. Babamın dövülmediği, senin tekmelenmediğin bir evimiz olsun. Belki oyuncaklarım da olur. Ha ne dersin? Minicik bir yüreğin tertemiz saf isyanı annesini çoktan ağlatmaya yetmiş, özgürlük hayalinin dahi huzur verdiği gecede birbirlerine sarılarak uykuya dalmışlardı.
Ertesi gün belki de hayatının en büyük acısı ile yüz yüze gelmişti. Annesinin evin sahibi tarafından taciz edildiğini görmüş, direnen kadının yerlerde sürüklenerek, ölesiye dövüldüğüne tanık olmuştu. James yaşadığı bu travma sonrasında konuşma yetisini kaybetmiş, günlerce yemek yememesine karşı ölmemesine çiftlik sahipleri dahi şaşırmıştı. Onu ayakta tutan intikam duygusu ve insan gibi yaşama arzusuydu.
James büyüyor, içinde bitmek tükenmek bilmeyen, esaret altında ezilmenin verdiği isyan ile çiftlik sahibinin işkencelerine maruz kalıyordu. Genç adamın bu isyanı diğer çiftliklerde yaşayan köleler tarafından gizli gizli takip ediliyor, siyahi toplumun "dilsiz özgürlük savaşçısı" ismi ile anılıyordu. Günlerce aç susuz hücre cezaları James'in ateşini körüklediği günlerden birinde işkence gören babası ölecek, 21 Mayıs 1897 James için okun yaydan çıktığı gün olacaktı.
Hücresinden çıkan genç adam birkaç hafta sonra kendine gelebilmiş, hızlıca plan yapmaya başlamıştı. Babasının mezarı başında yemin etti. Kardeşini de alacak, annesi ile yeni bir hayata yelken açacaklardı.
Günlerce nöbetçileri izliyor, toprak zemine not alıyor, işi bittiğinde elindeki dal parçası ile yaptığı planları siliyordu. Artık ezberindeydi herşey. Sıcak bir Temmuz gecesinde nöbetçilerin uyukladıkları anda kaçtılar.
Sabah yoklukları farkedilince birkaç çiftlik sahibi köpekleri de yanına alarak kaçakları aramaya başladılar. İnsan avı başlamıştı. Adeta oyun gibiydi. Enselendikleri anda kurşun yağmuruna tutulacaklardı. Bu zevk, çiftlik sahiplerine müthiş bir heyecan veriyor, atlarını deli gibi koşturuyorlardı.
Atla yapılan sürek avı, yürüyerek kaçan anne ve oğlunun birkaç saat sonra yakalanacakları sinyalini veriyordu. Düşündükleri olmadı. Bir mağaraya gizlenen kaçaklar günlerce, arandığı halde bulunamıyor, çevre kasabalardan gelen avcılar elleri boş dönüyordu. Eyalet sınırında yapılan aramada panikleyip kaçan annesi sırtına aldığı kurşun ile yere yığıldı. James, yolun kenarındaki göle atlayarak sazlıklar arasında gözlerden kaybolmuştu. Özgürlük uğruna verdiği mücadelede önce babasını sonra annesini kaybetmişti.
Evet kaçmışlardı. James ve annesi diğer köleler için birer kahraman ilan edilmişlerdi. Birçok çiflikte ayaklanmalar çıkıyor, insan olmak yolunda gözleri kararan aileler çiftlikleri ateşe veriyor, ve maalesef kurşunlara hedef olmaktan kurtulamıyorlardı. Onlar başardıysa biz de yapabiliriz fikriyle adeta savaşan bu zavallı insanların onur mücadelesi, mallarının zarara uğramasından rahatsız köle sahipleri tarafından birer birer azad edilmelerini sağlamıştı.
Renklerin savaşını siyahlar kazanmış, birçok eyalet köleler için Özgürlük Bildirgesi yayınlamıştı. Zavallı güruh bu günlere gelirken binlerce can feda etmiş, birkaç yüzyıl önce Afrika'daki evlerinden zorla alınan insanlar bundan böyle siyah-beyaz ayırımın yapılmadığı Amerika tarihinde özgür birer Amerikan vatandaşı kimliklerine kavuşmuşlardı. Başkalarının hürriyetini tanımayanlar, hürriyete layık olamazlardı. Özgürlük hiçbir vakit hapsedilemez, hatta o tazyike uğradığı nispette genişlerdi.
Birkaç yıl sonra kardeşine kavuşan James, Teksas topraklarında çiftlik kuracak, yıllar sonra petrol zengini ünvanı ile Amerika'da saygı ile anılan James K. Hardy olacaktı.
O, mücadelenin ön açıcı kahramanlarından biri olarak tarihe geçmişti. Lakin bu savaşımı kendisi, işkence ile öldürülen babası, kaçarken vurularak öldürülen annesi ve kızkardeşi için yapmıştı. Maruz bırakıldığı fiziksel ve psikolojik şiddetten sonra hepimize sıradan gelebilecek bir kimliğin mücadelesini vermişti. Kölelikten sıyrılmış bir insan olabilmek...
Röportajın sonunda şu cümleyi yazıp muhabire uzattı.
"Kelepçeli olabilir ellerim, bedenimi hücrelere koyabilirsiniz, ama asla özgür düşüncelerimi engelleyemezsiniz."
14 Yorumlar
Amerika nin büyük ayibi Kizilderililer ve zencilere yaptiklaridir. Cok güzel bir yazi olmus 😊
YanıtlaSilTeşekkür ederim Derya hanım kıymet kattınız. Maalesef tarih derin insanlık acıları ile dolu. Ve maalesef insanoğlu uslanmıyor.
SilYeri geliyor kendi ırkımdan utanıyorum,yeri geliyor kendimin utandığı şeyleri yapıyorum insan olmak çok garip.
YanıtlaSilGüzel dediniz insan olmak zor. Bu memlekette çok daha zor.
SilTeşekkürler Mehmet bey. Eksik olmayın..
ah tarihin tozlu sayfaları kölelikle cebelleşip özgürleşen ingilterenin ardından yıllarca kendilerine yapılanı amerikada yapması dünyada hiç bir öneminin olmaması , insan çok büyük yıkım
YanıtlaSilO günlerde yaşanan fiziksel kölelik. Günümüzde yaşadığımız beyinsel kölelik..Körü körüne biat...aynı kapı..
YanıtlaSilO gün de, günümüzde de kölelerin ortak özelliği cahillik. Film hep aynı.
Çok teşekkür ederim. Eksik olmayın.
o ropörtajdan mı bu alıntı. güzel bir yaşam kesiti imiş yaa. james hardy ama maşallah teksasda çiftlik sahibi olmuş. nerden nereye maşallah valla :)
YanıtlaSilYok değil sevgili Deep..
SilRöpotaj çiftlik hepsi tamamen Kurgu..
Adam çok çekti. Sonu iyi olsun dediydim :)
james k hardy buldum nette :)
YanıtlaSilKeşke siyahi isim arasaydım. Evet ya adam bembeyaz. Ashhggsjdmd
SilKölelik, insanlık tarihinin utancıdır. Günümüzde kölelik yok ama hepimiz kapitalizmin çarklarının kölesi halindeyiz. Yani bence çok farklı bir durum yok ortada. Yazınızı okuyunca aklıma Kökler dizisi geldi. O dizi köleliğin vahşetini, dehşetini gayet güzel anlatmıştı. Çok eski ama internette bulup izlemiştim tekrar.
YanıtlaSilGünümüz cahil yalaka kölelerine gelsin bu güzel yorumunuz. Teşekkürler Gülhan hanım 👏👏👏
SilHocam kölelik gerçekten bitti mi? Günümüzde teknolojik köleler mevcut artık. Evde ki modemi 10 dk. kapatın bakalım gerçekler açığa çıksın. :) Tabi yapabilecek cesaretiniz varsa! Ya da çocugunuz varsa elinden telefonu alın :) imkansız bir şey istiyorum biliyorum ama deneyin. :) Yani eski alanen yapılan kölelik kalktı ama sistem kendini devam ettiriyor bence. :)
YanıtlaSilTeknolojinin kölesiyiz o kesin. Asla denemem wifi'yi kapatmayı. Olay çıkar olay :)
YanıtlaSilTeşekkürler, güzel bir tespit olmuş.
Selamlar