Kaşmir paltosunun yakalarını kaldırmak zorunda kaldı. Soğuk hava, önceki gün kemikleri ısıtan güneşe inat ayaza çalıyordu. Üşümüştü. Ayak parmak uçlarından kulaklarına kadar hissettiği titreme sinirlerini bozmuş, şoförünü gönderdiği için kendine adamakıllı sövmüştü. Çocuk gibi mızmızlanan komik haline güldü.

Dün gece yaşadıkları aklına gelince gülümseyen yüzünden eser kalmadı, çatık kaşlarının altındaki bir çift gözün Beykoz Korusu'na boş boş baktığını farketti. Kafası karışık, bir fikre odaklanamıyor, olacakların muhasebesini yapmakta zorlanıyordu. Milyonların sorumluluğunu omuzlarında taşıyan Naci bey, şu dakikalarda beynine komut veremiyor adeta çaresizlikten kıvranıyordu.


İstanbul Boğazı 2
İstanbul Boğazı - Memleketin Son Günlerdeki Ruh Hali


Sabahın kör vaktinde nasibini arayan simitçiyle göz göze geldi. "Sıcak simitlerim var abi" dedi simitçi. Duymadı. Aklına, çocukluğunda pazarda su sattığı günler düşüverdi. Zordu kuruş kuruş toplamak. Eve ekmek götürmek, fukaralığa sonuna kadar direnmek.. İyi bilirdi. 

Yüzbinlercesi vardı oysa sokakta nasibini arayan. Baharın, çiçek açan canım ağaçların büyüsü umurunda olmayan.. Öyle bir memleket ki burası, deniz derya, çayır çimen, hemen dibi koca bir uçuruma el veren. Ziyadesiyle mutsuz insanların mücadele ettiği amansız bir serüven..

Geceden kalma nemli banka oturdu. Kıyıya vuran dalgaların hoş sesi zihnini açtı. Bir gemi alsa şimdi beni, bilinmezlere götürse dedi kendi kendine. Ne iyi olurdu. Birkaç saat sonra yaşanacaklardan zerre kadar sorumluluğu olmayacak, kimseye hesap vermeyecekti. Hiç değilse bir gören olmayacak, kimsenin yüzüne bakamamanın acısını hissetmeyecekti. Çok kolay olacaktı. Ve fakat nafileydi. Kaçamazdı. Çocuklarına söz vermişti. Bu ülkede yüzbinlerce babanın çocuklarına verdiği sözleri düşününce ne kadar bencil olduğunu farketti. İki hafta önce okuduğu haber gözlerinin önüne geldi, kas erimesi yüzünden bir aylık ömrü kalan çoçuğuna çare arayan oto tamircisi baba kimbilir oğluna ne sözler vermişti. Vebali büyüktü.

Dayanamadı, cebindeki telefona uzandı...

- Alo, Sedat bey..
- Buyurun efendim.
- Mazbatayı verin...

.........

Bir bahar havası esti memleketimde. Bir bayram telaşı, bir bayramlıkları giyme heyecanı sardı dörtbir yanı. İçimizde havai fişekler patlıyor. Sanırsın aşık olduk. O kadar mutlu olduk. 

Hoşgeldin güzel İnsan... Hoşgeldin, Cumhuriyetimizi tekrar iliklerimize kadar yaşama sevincini bize yaşatan çalışkan başkan. Atatürk ve emanetlerine sımsıkı sarılmamız adına milyonları yeniden umutlandıran koca adam.

Hoşgeldin. İyi geldin..


4 Yorumlar

  1. A vallahi gelmiş gelmiş, gelmiş bahar. Bugün leylekleri de ilk defa gördüm . Tamamdır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Tigris öğretmenim ruhumuza iyi gelen, aç karnına dahi alındığında rahatsız etmeyen canım bahar geldi. Ülkemize bahar çok başka geldi bu sene. Çok şükür iyi geldi...:)

      Sil
  2. :) mazbata sonundaaaa hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma güzel bir hikaye yazmak için oturdum masaya. E her zaman ilhami gelmiyor. Ben de mazbataya bağladım. Ben sevdim ya:)))

      Sil