BOZCAADA
Mavi Gözlü Kızın Hikayesi
Babalar ve kızları.. Onlar evrenin en saf ve temiz sevgisi ile yoğrulan yegane
varlıkları. Çocukluktan ergenliğe uzanan bu dönemde yaşanılan masalsı anıların
ve efsanelerin kahramanları. Şairlere ilham olmuş baba-kız güzellemelerinin
bizzat sahipleri, çok uzaklarda var olan bir ülkeye ait sarayın kralı ve
prensesleri onlar. Diğer tarafta bu özel hikayeleri yüreğinin en kıymetli
köşesinde gururla saklayan babalar. Toprak oluncaya kadar asla unutmayacağına
söz vermiş, gün gelip evlendiklerinde ise bu anılar ve hikayeler ile evin bir
köşesinde yaşlı gözlerle eski günlere özlem duyacak canım babalar..
Velhasıl, böyle bir girizgâhtan sonra bu yazımda ben
de kızlarım ile ilgili çok özel bir hikayemden bahsetmek istediğim belli oldu
sanırım.
Fotoğrafın solundaki küçük kızım İpek. ( çılgın, zeki
esprili İpek’ ten bahsetmek günler alır, önümüzdeki günlerde nevi-i şahsına
münhasır bu varlıktan özel bahsedeceğim) .Fotoğrafın sağında olan büyük kızım
İrem. Bu sene inşallah hayallerinin üniversitesini kazanıp psikolog olacak. On
Yedi yaşında. On yedi güzel seneyi gün gün kayda almadığım için çok pişmanım.
Fakat çokça şanslı anne ve babasının anlatmaktan asla usanmayacağı o güzel
hikayenin kahramanı İrem..Hikayemiz ne mi?
Buyursunlar efenim..
2000 Temmuz,
İki yıllık evliyim. Şırnak’ ın çok şirin ! bir köyünde
askerim. Aylar sonra izne gelmişim. Sunacığım ile güzel bir tatil yapmak
maksatlı Bozcaada’ ya gideceğiz. Hızlıca yola çıkıyoruz. Keyifli bir seyahat
sonrası Bozcaada’ ya vardık. Önceden rezervasyon yaptığımız Rum mahallesindeki
şirin küçük bir pansiyona yerleşip hızlı fakat mükellef bir kahvaltıdan sonra
Sunacığımla ada turuna çıktık. Çarşının göbeğinde yorgunluk atmak, kısa bir
mola vermek adına adanın kahveleri ile meşhur “Ada Cafe”sine konuşlandık.
Sipariş almaları için garson bekliyoruz. Sapsarı, lüle lüle saçları, deniz
mavisi gözlere sahip küçük bir kız yanımıza gelip ne istediğimizi soruverdi.
Kısa süreli şaşkınlıktan sonra minik kızın güzelliğine bakmaktan uzun bir süre
sipariş veremediğimizi çok iyi hatırlıyorum. Sonradan adını öğrendiğimiz Dilara
siparişleri alıp masadan uzaklaşınca karı koca dakikalarca bu güzel kızdan
bahsettik. “Olacaksa böyle güzel bir kızı olmalı insanın” dedik ikimiz de.
Deniz mavisi gözleri ile sımsıcak bakan bir kız evladı. O gün yürekten
diledim. Allahım, Dilara gibi bir Kız çocuğu ver bize. Çok yakışır bize dedim.
Çok istedim. Amin dedim.
Sonraki her gün Ada Cafe’ye Dilara’ yı görmeye gittik.
Bakmaya doyamadığımız Dilara bize acilen çocuk yapma fikrini nasıl aşılamış ki
efenim 2001 yılının, 20 Nisan’ında İrem’ imiz dünyaya geliverdi. (elbette
Bozcaada mahsülü ) Öyle güzel geldi ki masmavi gözleri ile. Evet
dualarım kabul olmuş, ay parçası yüzü, masmavi gözleri ile bize merhaba demişti
benim minik İremim..
2009 Mayıs,
Yıllar su misalı akıp gitti. Twigy markasının pazarlama
müdürü vasfıyla iş seyahatindeyim. Bozcaada’ ya bir müşterimizden yüklü bir sipariş
alma durumumuz var. (külliyen yalan, sipariş falan alacağımız yok, eski
patronum okursa diye yazdım!! Kesinlikle Dilara’ yı tekrar görmek, ailesi ile
tanışmak, dualarıma ve dileklerime katkıda bulunan Dilara ve ailesine kocaman
teşekkür etmek için Bozcaada’ ya gitmem elzemdi)
Adaya vardık. Biraz heyecanlıyım. Ada Cafe’ ye
yaklaştıkça kalbimin yerinden çıkacak gibi olmasını unutmam mümkün değil. Derin
bir nefes alıp Cafeye girdim. Kimsecikler yok.
“İyi günler. Kimse yok mu?” dedim. Mutfak tarafından
“buyrun” diyen sese doğru yürüdüm. Saçlarına hafif ak düşmüş, mavi gözlü bir
bey karşıladı bizi. –Buyrun ne alırsınız? Sorusuna cevap vermem lazım. “Şeyy
biz bir kahve alırız” diyebildim. Adamcağıza bakıyorum. Kelimeler boğazımda
düğümleniyor. Mübalağa etmiyorum, terliyorum. Dilara yok mu? Diyebildim. Adam
şaşkın gözlerle, hayırdır hocam!! dedi. Kusura bakmayın buraya gelmek, önce
Dilara’ yı sonra sizi görmek için saatlerce direksiyon salladım diyebildim.
Karşımdaki adamın şaşkınlığı daha bir artıverdi. -Anlayamadım dedi? “Oturabilir
miyim” dedim. Buyur aldıktan sonra Mavi gözlü prensesim İrem’imin fotoğrafını
uzattım adamcağıza. Başladım anlatmaya. Yıllar önce karı koca geldiğimiz bu
mekanda güzel Dilara’yı gördüğümüzü, onu ne kadar çok sevdiğimizi,
güzelliğinden çok etkilendiğimizi, onun masmavi gözlerine hayran olduğumuzu,
bir dilek tuttuğumuzu, Dilara gibi mavi bir gözlü çocuk için dua ettiğimizi,
dualarımızın gerçek olduğunu bizim de en az Dilara kadar güzel ve mavi gözlü
bir kızımızın olduğunu söyledim. Dilara’ nın babasıymış Kemal bey..
Anlattıklarımdan belli ki çok etkilenen adamcağız elindeki İrem’ in fotoğrafına
uzun uzun baktı. Göz göze geldik, hani kadın olsak sarılıp hüngür hüngür
ağlayacağız ya. Hakkaten fena olduk. ( pek tabi erkek kısmısına yakışmaz,
toparlandık hemen) Duygu yüklü bir o kadar anlamlı dakikalardan sonra havayı
değiştireyim, konuyu dağıtayım maksatlı, “kahveniz hala nefis “dedim. Teşekkür etti.
-Çok sevindim sizin adınıza dedi Kemal bey. Allah bağışlasın Dilara kadar güzel
İrem. Bazen yürekten dilemek gerek. Keşke Dilara’ da olsaydı dedi Kemal bey.
Şimdi Ankara’ da üniversitede okuyor. Emin olun kelimesi kelimesine olan biteni
anlatacağım kendisine. Eminim çok şaşıracak. Okul kapanır kapanmaz koşarak
geliyor. Çok eğleniyor burada dedi. Kemal beyin akşam için “buyurun misafirimiz
olun” nazik davetini kibarca geri çevirdikten sonra ayrılma vakti gelip
çatmıştı. Kırk yıllık dost misali sıkı sarıldık birbirimize. Tanrıça misali
güzel kızlara sahip şanslı iki baba olarak en kısa zamanda görüşmek,
prenseslerimizi biran önce tanıştırmak için söz verdik birbirimize..
Velhasıl, dönüş yolunda şunu tekrar tasdik ettim ki;
ellerimizin içinde çok büyük güç var. Yüreğimiz dilemekten ve beklemekten asla
vazgeçmesin yeter ki. Hayatın bizi sınavdan geçirdiği pek çok olayla
karşılaşıyoruz zaman zaman. Belki de o anlarda en çok kalbimize sığınıyoruz.
Arzumuz her ne ise gerçek olması için hazırız öyle anlarda. Yapacak tek bir şey
var; yüreğimizin o sıcacık katmanları arasına dilek tohumunu bırakmak. Zamanı
geldiğinde gerçekleşecek elbette. Ne erken ne de geç. Tam vaktinde.
İyi ki varsın güzel Kızım.
Seni çok seven Baban..
Velhasıl Galata / Profesyonel Sosyal
Etkinlik Fotoğraf Ekibi
3 Yorumlar
:) tatliş anekdotlar yaa :) maşallah kızlarınıza :) bozcaada da ne güzel yer, türkler pek bozamadığı için güzel kalan yerlerden yani, türkün eli değince bozuluyor çünkü. bu dünyada en derin aşk, baba kız aşkı zaten, öyle bilinir, sanatta edebiyatta :)
YanıtlaSilÇok güzel bir hikaye, sevgi dolu :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim çok zarifsiniz.Selam ve sevgilerimle
Sil