10yearsChallange
Hayatımızın En Önemli Varlıklarına Vakit Ayıralım
Çocuklarınız sizlerin değildir, onlar bizzat yaşamın çağrısının kızları ve oğullarıdır. Elinizden geçerler, sizden gelmezler... Eğer sizlerle birlikteyseler, bu sizindir anlamına gelmez. Onlara sevginizi verin, fikirlerinizi değil... çünkü onların kendi fikirleri vardır. Bedenlerini barındırın, ruhlarını değil... çünkü ruhları bize ve hayallerimize yasaklanan yarınlardadır. Sizler onlara benzemeye çalışın, onları kendinize benzetmeye değil.
İstanbul'a kar gelmedi, İpek' i kara götürdük |
Bir Çin atasözü ile bugünkü yazıma başlamak istedim. Çocukların kıymeti harbiyesini anlatan bu sözler dikkatimi çekti. Çocukları, zamane çocuklarını, zehir gibi gelen bu Y kuşağını nasıl güzel anlatmış. Çok beğendim.
Efenim, malum karne tatili başladı. Çocuklarımız eğitim yılının ilk yarısında verdikleri emeklerinin karşılığını bir kağıt parçasıyla aldılar. Kimi anne babalar sevindi, kimileri üzüldü. Sevinenleri anlarım da üzülenler niye üzülür yıllardır bilemedim. Zayıf karneyi getiren o evden değildir, o ailenin bir bireyi değildir, yarışmaya Ankara'dan katılır çünkü!! Yahu muhterem çocuk başarılı ise senin eserin, başarısız ise yine senin eserin. Bi zahmet arızayı kendinde arayıver.
Her zaman söylerim, "başarılı çocuk yetiştirmek kolay, çocuk yetiştirmek zordur." Bugün okulda başarılı olamayan çocuklarımız, ileride çok farklı alanlarda başarılara imza atabilirler. Sevgi ile büyümüş çocukların gelecekte çok başarılı olduklarına dair sayısız örnekler var.
Malum korku ve kaygılarımızdan uzaklaşarak, onlara güvenip, aile kavramının sıcak çatısı altında desteklerimizi eksik etmemekte ciddi fayda var diye düşünüyorum. Okul notları akademik başarısını işaret etse de, başarısız olduğu yönler başka alanlarda başarılı olmayacağı anlamına gelmez. Onların biz ebeveynlerinden çok daha fazla zeki olduklarını inanıyor, akıl oyunları, bilgiçlik taslamalar ile zaten zor kurulan iletişimin kopmasına, ilgisinin dış çevreye yönlenmesine sebep olduğumuz ise su gibi bir gerçek diyorum. Ve altını çizerek söylüyorum, ne olur unutmayalım ve bir kenara büyük harfler ile not alalım."Karneyi Bütün Aile Alır" Başarıda ve başarısızlıkta tüm aile fertlerinin payı var. Başarısız çocuğu yargılayıp ceza vermeden önce, çocuğun bu duruma gelmesinde endirekt etkileri olan biz anne babalar kendimizi güzel bir sorgulayalım.
İpek'den 10yearsChallange fotosu |
Çocukların anne ve babaların ilgisinden mahrum kaldıkları gerçeğini gören uzmanlar geçtiğimiz yıl sosyal bir deney yapıyor. Farklı iş kolları ve mesleklerden anne ve babalar seçiliyor. Anne ve babalara aynı soru soruluyor. Yaşayan veya ölü herhangi biriyle akşam yemeği yiyebilecek olsanız kimi seçerdiniz? Gelen cevaplarda, Kylie Minogue, Marılyn Monroe diyen babalar.. Justin Bieber, Nelson Mandela diyen anneler dikkat çekiyor. Daha sonra aynı anne ve babaların çocukları çağırılıyor. Aynı soru çocuklara da soruluyor. Yaşayan veya ölü herhangi biriyle akşam yemeği yiyebilecek olsanız kimi seçerdiniz? Gelen cevap vicdanları sızlatıyor. Annem diyen var, babam ile yemek isterdim diyenler..Ailem diyen var. Ailem ile başbaşa keyifli bir yemek yemeyeli uzun zaman oldu diyen çocuklar var. Hayli üzücü ve düşündürücü değil mi? Süratle, vakit kaybetmeden Hayatımızın en önemli varlıklarına vakit ayıralım lütfen. Hemen!!
Sev, İlgilen ve Güven. Sunacığımla çocuk yetiştirme konusunda baştan beri uygulamaya gayret ettiğimiz hayati temel prensiplerimiz bunlar. Bu üç altın kural ile büyüttüğümüz 12 ve 18 yaşlarındaki çocuklarımız anormal başarıları olan çocuklar olmadılar fakat iyi bir insan olma yolunda epeyce yol aldılar. Geleceğin altın anahtarını ceplerine koydular şimdiden.
Abant Gezisinde İpek'i özleyen çocuk manzaraları |
Bunca karakteristik özelliğine rağmen, yufka yüreği, dünyanın tamamını almaya yetecek kadar geniş bir kalbi, asla gülümsemekten duramayan o güzel yüzlü kızım.. İpek'im. Rahmetli annemden yadigar ismiyle Zekiye İpek'im.
Bir çocuğun anne ve babasına, hele de büyüme aşamasında annesine hiç yük olmaz mı? Olmadı, nasıl büyüdü, sessiz sedasız, dertsiz tasasız bu günlere nasıl geldik biz dahi anlayamadık diyebilirim.
İpek'i tanıdıkça -geçen yıllar itibarıyle hala tanımaya çalışıyoruz- her sene yeni bir özelliğine şahit oluyoruz, çok küçük yaşlarda kendinden küçük çocuklar ile olan ilişkilerinde gösterdiği performansı hayretler içinde izlediğimizi hatırlıyorum. İpek küçük çocukların sevgilisi, ablası, kimi zaman annesi olarak öyle güzel bir bağ kurardı ki, onların idolü olmuştur yıllarca. Çocuğa çocuk emanet edilmez lafını bizzat İpek çürüttü desem yeridir. Çocukluğunda, çocuk değil adeta bugün bile birçok yetişkinden daha olgun olmuştur İpek'im.
İpekcim henüz 12 yaşında olmasına rağmen 18 yaşındaki ablası ve ablasının arkadaşlarının adeta kankasıdır. Zekası ve sanatçı ruhu ile her girdiği ortamda kendini kabul ettiren ve sevdiren anormal özgüven yüklü yapısıyla, okulda arkadaşlarının lideri, öğretmenlerinin yardımcı asistanıdır İpekcim.
İpek henüz 3 yaşındayken yaşadığımız bir anımızı sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Keyifli bir pazar kahvaltısı yapıyoruz. İpek her zaman olduğu gibi gevezelik etmekten yemeğini bitirememiş. Uzaktan kesiyorum. İpekcim yemeğin bitmedi, farkındasın değil mi? dedim. Biliyorum baba dedi. Peki kızım o yemek bitmezse bugün sahil gezisine gelemeyeceksin biliyorsun değil mi? dedim.. Demez olaydım. Yıllarca unutulmayacak o cool cevap tokat gibi yüzümde patladı. "Bu yemeği yemeyeceğim, sahile de gelmeyeceğim" dedi ve çatalı masaya vurarak masadan kalkıp odasına gitti. Bütün gün odasından çıkmadı. Sunacım ve ben birkaç dakika bön bön birbirimize baktık. Tabi sonrada sağlam bir kahkaha patlattık. Ve o gün anladık ki karşımızda o bildiğimiz çocuklardan biri yok. Şimdiden ne istediğini bilen, ve bunun için savaşmaktan çekinmeyen, doğruları için sevdiği herşeyi feda edebilecek bir çocuk ile karşı karşıya kalmıştık. O günden sonra İpek ile olan ilişkilerimizde hep çok seviyeli olmaya gayret ettik. Hatta İpek ile olan ilişkilerimizi maslahatgüzar seviyesinden büyükelçi seviyesine çıkardık.
İpek'im de karnesini aldı. Başarılı bir karneydi. Ödül olarak güzel bir Abant gezisi yaptık. Çok eğlendi. Gerçekten çok eğlendi. O kadar çok güldü ki ona bakarak sanırım stresin en büyüğünü ben attım diyebilirim.
Her türlü derdi tasayı unutturacak pozitif bir fotoğraf.. |
İpek'i anlattım. İpek'in neden mutlu, kendinden emin, özgüven sahibi, toplumda her zaman kendisini ifade edebilen bir çocuk olduğundan bahsettim. Bu yazıyı yazdın da sen ne yaptın diye sormazlar mı? Elbette sorarlar. Çok da haklılar.
Efenim, biz anne ve babası olarak çocuklarımızın yetişmesinde cidden çok emek verdik. Karşılığını da aldık. İnanın çok zor olmadı. Sadece aile kavramını asla unutmadık. Beraber gezdik, beraber eğlendik, beraber üzüldük, beraber güldük.. Yıllarca herşeyi beraber yaptık. Herkes rolünü iyi oynadı, asla arkadaş olmadık, onların anne ve babası olduk yıllarca. İnsanı insan yapan, ruhu besleyen tek duygunun SEVGİ olduğunu bilip bolca sevgi verdik onlara. Birbirimizden cidden keyif aldık. Bizler çocuklarımıza benzemeye gayret ettik, onları kendimize benzetmedik asla.
Yazımın sonunu şu sözüm ile bağlıyorum sevgili okurlarım. Severseniz yorum bölümüne bir gülücük koyarsınız. Sevmezseniz sahile gezmeye götürmeyeceğim sizi...
"Çocukların karnesinin kötü olmasından korkmayın. Çocukların ruhsuz ve duygusuz olmasından korkun"
Gün sonunda Babaya Teşekkür Bakışı |
Sevgiyle Kalın...
3 Yorumlar
😊Sevgili Zekiye İpek'e başarı ve mutlu bir yaşam dilerim. Çocuklar insan hayatındaki en güzel şey.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederiz, Mehtap hanım eksik olmayın. Selam ve sevgilerimle ...
SilDayısı çok haklısın İpek başlı başına efsane. Her hareketi güldürüyor bizi. Arada bir o videosunu izliyor çok gülüyoruz. Yıllar çabuk geçti dayısı. Allah çocuklarımıza iyi insanlar ile karşılaştırmayı nasip etsin..
YanıtlaSilİpek çok öpüyor seni dayısı..