BLOG
Uğurlar Ola Cemil Kaptan
Takvimin yaprağına gözlerim
takılıyor,
Üç hafta olmuş eve dönmeyeli,
Recep’te homurdanıyor, uzaktan
beni süzüyor,
Adım gibi biliyorum, bir
gidiverse diyor,
Haksız da değil kerata, bir
vakit sonra en iyi dost bile ağır geliyor,
Anlıyorum. Artık dönme vakti
diyorum,
Sabırlar diliyor Recep yolcu
ederken,
Dilemekle keşke olsa diyorum,
giderayak Recep’i de kırıyorum,
Yolu uzatıyorum, bedenim
gidiyor, ruhum izin vermiyor,
Ayaklarım ve ruhum savaşıyor
azizim,
Gidemiyorum,
Kemal’in kahvede soluklanıp
demli bir çay deviriyorum,
Mahallenin gençleri gözlerini
kaçırıyor, çocuklar misali mahcup, üzgün,
Hoş geldin Cemil abi, özlettin.
Kemal çay parasını almıyor,
helal olsun abi diyor,
Dünyanın işine bak,
Veresiye vermeyen hergele bugün
çayı ikram ediyor.
Sokağın başındayım şimdi,
Ne günlere mazhar olmuş,
Kırk beş yıllık emektar evimiz bana
bakıyor,
Gelme Cemil kaldıramazsın der gibi,
Haksız da değil, henüz
dakikasında,
Selami'nin kanatlı İmpala'sı ile gelin geldiği
gün aklıma düşüyor,
Gözlerim kararıyor,
Başım dönüyor,
Çok şükür, Refik’lerin bahçe
duvarı devrilmeme mani oluyor,
İlk göz ağrımız Semiha’nın doğumuna
giderken acıdan feryatlarını,
Hasan’ın üniversite
diplomasında,
Konu komşuya camdan attığı sevinç
çığlıklarını,
Deniz İşletmelerinden aldığım
memuriyet terfimi duyduğunda,
Kapıda çocuklar gibi ağladığı hafızamda can buluyor.
Yıllarca yorgun ama başım dik
yürüdüğüm,
Arnavut kaldırımlı sokakta,
Bugün boynu bükük ve yıkık
kapıya varıyorum.
Gücüme gidiyor, bana
yakışmıyor,
Koca koca gemilere iskele alan
Cemil kaptan,
Kendi evine demir atamıyor.
Elimi cebime atıyor, anahtar
arıyorum,
Hiç alışkanlığım da olmadı
ki,
Cemil boynun devrilsin yine mi
anahtarını kaybettin dediği bir gün,
Yıllardır kapıyı açan, sırtımı
dayadığım koca çınarımsın,
Anahtar neye gerek sen benim ay parçamsın
diye bağırdığımda,
Sus be adam mahalle duyacak
dediğini, çok utandığını hatırlıyorum,
Dudaklarım titriyor, kendimi zor tutuyorum,
Basit bir anahtarın hatırası bu denli acı veriyorsa,
Ömrümün geri kalanında, hatıraları
ile nasıl yaşarım,
Bilemiyorum.
Kapıyı açınca kesif bir karanfil
kokusu karşılıyor beni,
Yokluğumda komşular evi temizlemişler,
Türkan Lavantayı çok severdi,
Eksik olmasınlar, ince
düşünmüşler,
Hatırası düşmesin istemişler.
Boğazım düğümleniyor, nefes alamıyorum,
Mutfağa zor atıyorum kendimi,
Dolapta kalmış yarım şişe Tekirdağ rakısından,
Bir bardak Türkan'a,en kallavisinden kendime dolduruyorum,
E hadi tut tutabilirsen Cemil kendini,
Manasızca kadeh kaldırıyorum,
Dayanamayıp çocuklar gibi ağlıyorum.
İki kadehten sonra rahatlarım sanmıştım,
Yanılmışım,
Kılık kıyafet soyunayım diye odamıza girince afallıyorum,
Hastalığından birkaç ay önce aldığı çiçekli elbisesini gördüğümde,
Dayanamayıp sokağa fırlıyor,
Feraye'nin meyhanesinde soluğu alıyorum.
Hayallerimiz vardı, herkes gibi,
Vergisi yok ki, istediğin hayal senin olsun,
Mühim olan iki gözüm,
Hayal bu, namussuz, gerçekleşir mi?
Ayvalık'a taşınacaktık,
Çocuklar da baş göz oldu, birkaç yıla torun tombalak bekliyorduk,
Doktor deniz havası iyi gelir demişti,
Ağrıları çok artmıştı, bir parça nefes alacaktı Türkan'ım,
Olmadı, oldurmadı kader,
Dörtyanım zifiri keder,
Türkan'sız geceler yakındır,
Vallahi geber, Cemil geber.
Bir yastıkta kocayın diyorlar ya,
Kocadık kocamasına da gülüm,
Beni kahreden ne bilir misin?
Şu lanet hastalık olmayı vereydi,
Sözümüz vardı kahpe dünyaya,
Beraber göçüp gidecektik Türkan'ımla,
Olmadı, oldurmadı kader,
Dörtyanım zifiri keder.
Velhasıl, şimdi yükü ağır bu geminin dümenini kırıyorum,
Sancak emri verdim,
Tayfaya emanet görevim,
Türkan'ım olmadan yaşamaktansa,
Bağışlasınlar, gemiyi ilk ben terkediyorum.
0 Yorumlar