-Don lastiklerim var. Donlarınıza rengarenk lastiklerim var..

Güçlübey kasabasında sıradan bir gün. Pazar tezgahları kuruluyor. Üç beş kuruş rızkını arayan pazar esnafı, sabahın beşinde yola koyulmuş çapaklı gözlerle müşterilerini bekliyor.

Kasabanın küçük meydanında, her gün sabahtan akşama kadar tezgâhını başında, ayakta durmaktan bitap düşen yaşlı bir adam.. Ahmet Amca derler ona. Ahmet Amca, belki yüzlerce kez adını sormuştur insanlar, ama çoğu onu "Don Lastikçisi" olarak hatırlıyor. Herkesle bir iki kelam ediyor, küçük esnaflığın tadını çıkarıyor. Tezgâhında her türlü don lastiği var; ince, kalın, renkli, desenli… Ama kimse, Ahmet Amca’nın bu işin arkasında yatan asıl amacını bilmiyor.

Selim.. Orta yaşlarda, kalp hastası, kendi dünyasını inşa etmiş, burada yaşamaktan memnun mazbut bir memur. İlçe kaymakamlığında zabitlik yapıyor. Esrarengiz kişiliği ilçe kaymakamının da dikkatini çekmiş olacak; kaymakam bizzat arada bir odasına davet ediyor, Selim'in gizli dünyasını keşfetmekten büyük keyif alıyor. 



Sıcak bir Temmuz sabahı Ahmet Amca ve Selim pazarın göbeğinde don lastikleri ile dolu bir tezgahın önünde karşılaşır. Selim uzun uzun incelediği don lastiklerinden birine uzanır. Ahmet amca ona bir paket lastik uzatır. -Bunu al evladım. Sana iyi gelecek. Selim, başını sallayıp parayı uzatır ve yürür. O günden sonra, Selim her hafta aynı gün, aynı saatte Ahmet Amca’nın tezgâhına uğrar, aynı don lastiklerinden alır. Bu durum alışkanlık haline gelir.

Selim'in eşi Ayşe, kocasının her hafta düzenli olarak don lastiği almasını bir türlü anlam veremez. “Selim, sen ne yapacaksın bu kadar don lastiğini? Her hafta alıyorsun, daha eski aldıkların duruyor!” diye söylenir. Ayşe, kocasının bu davranışını tuhaf bulur, hatta zaman zaman Selim’in akıl sağlığını sorgular. Ama Selim, her defasında sadece gülümser, lastikleri özenle cebine koyar ve odasına çekilir.

Günler geçer, aylar ilerler. Selim’in Ahmet Amca’dan aldığı lastiklerin sayısı arttıkça, Ayşe’nin sabrı azalır.  Selim, her seferinde Ahmet Amca’yla birkaç dakika konuşur, lastiklerini alır ve evine döner.

Bir gün, Selim hastalanır ve kısa bir süre içinde bu dünyadan göçüp gider. Ayşe, yıkılmış bir haldedir. Onun yokluğunda ev çok sessizdir. Selim’den geriye kalan birkaç eşya arasında kaybolur. Ama bir gün, Selim’in çalışma odasında, anahtarını hiç görmediği büyük  dolaba rastlar. Bu esrarengiz dolap başka bir dolap ile kamufle edilmiştir. Dolabın üstünde, küçük bir not: “Açmak İçin Hazır Olduğunda…”yazar.

Ayşe, içindeki merakla anahtarı aramaya başlar ve bulur. Dolabı açtığında, gördüğü manzara karşısında gözlerine inanamaz. Dolabın içi tamamen don lastikleriyle doludur. Her bir lastiğin üstünde, bir fotoğraf asılıdır. Farklı renklerde onlarca lastiğin ve üzerinde asılı olduğu fotoğraflara anlam veremez.

Kırmızı Lastik: Aşk ve İlk Tanışma

Selim, Ayşe ile ilk tanıştığı günü simgeleyen kırmızı bir lastik asmıştı. Bu lastik, oldukça esnek ve yumuşaktı, tıpkı aşklarının başlangıcındaki naiflik gibi. Her seferinde bu lastiğe baktığında, Ayşe’ye olan sevgisini yeniden hatırlar ve yüzünde bir tebessüm belirirdi.

Siyah Lastik: Babasının Ölümü

Babasının ölümünü anmak için Selim, bir köşeye siyah bir don lastiği asmıştı. Bu lastik, diğerlerine göre daha kalın ve neredeyse hiç esnemez. Selim, bu lastiği her gördüğünde, babasının kaybının hayatında nasıl ağır bir yük bıraktığını hissederdi.

Mavi Lastik: Oğlunun Doğumu

Selim’in oğlunun doğumunu simgeleyen mavi bir lastik vardı. Bu lastik, diğerlerinden daha renkli ve parlaktı. Oğlunun doğumu, Selim için umut dolu bir başlangıcı ifade ediyordu. Lastik, hafif gergin ama bir o kadar da canlıydı, tıpkı yeni bir hayatın getirdiği heyecan gibi.

Kırık Lastik: Kardeşiyle Küslük

Selim, bir kavga sonrası kardeşiyle arasının bozulmasını temsil eden bir lastiği tam ortasından kırmıştı. Lastiğin iki ucu dolabın iki ayrı köşesine asılıydı, birbirine dokunamayacak kadar uzak ve kopmuş halde. Bu lastik, Selim’in kardeşiyle arasındaki gerginliği ve o gerginliğin yürek burkan sonunu anlatıyordu.

Yeşil Lastik: Doğaya Dönüş

Selim, her baharda doğanın yeniden canlanmasını simgelemek için yumuşak, esnek ve taze yeşil bir lastik asmıştır. Bu lastik, Selim’in doğaya olan sevgisini ve her şeyin bir döngü içinde yenilendiği inancını temsil ediyordu.

Her bir lastik, Selim’in iç dünyasının, yaşadığı olayların ve hayata dair hissettiği duyguların birer yansımasıydı. Onlar sadece basit birer lastik değil, Selim’in dünyayı anlamlandırma çabasında kullandığı sembollerdi.

Ayşe, Selim’in odasını dolduran bu küçük sembolleri incelerken, her birinin Selim’in hayatında önemli bir olayın izini taşıdığını fark eder. Savaşlar, barış görüşmeleri, dostlarının ölüm haberleri… Selim, bu küçük lastiklerle dünyayı anlamlandırmaya çalışmıştı. Ahmet Amca’dan aldığı her bir lastik, Selim’in dünyasında birer tarih parçasıdır. Selim’in bu çalışması ise yalnızca kendi iç dünyasının bir yansıması değil, Ahmet Amca’yla paylaştığı gizli bir görevdi aslında..

Ayşe, gözyaşları içinde don lastiklerine dokunur. Selim’in dünyayı anlamlandırma çabası, onun gözünde sadece basit bir alışveriş değildir. Bu, hayata tutunmanın, anlam vermenin ve gerçeği kabul etmenin sessiz bir yoludur bir bakıma..

Bu sırada, pazarda Ahmet Amca’nın tezgâhı etrafında dönen dedikodular artmaya başlamıştır. Çoğu kişi, onu sadece yaşlı bir pazarcı olarak görür. “Bir lastikçi, ne olabilir ki? Öylesine bir esnaf…” diye konuşurlar. Kimse, Ahmet Amca’nın elindeki don lastiklerinin sıradan olmadığını, her birinin dünyada olup biten olayların birer yansıması olduğunu bilmez. Onun görevi, bu sembollerle dünya üzerindeki dengeyi sağlamaya çalışmaktadır. Selim, Ahmet Amca’nın bu özel görevine ortak olmuştur; aldıkları her lastik, bir olayın ya da bir duygunun temsilcisidir. Ahmet Amca, sıradan bir pazarcı gibi görünse de, aslında don lastiklerinin mistik anlamlarını bilen ve onları sembolik birer araç olarak kullanan eski bir bilgedir. Onun tezgâhı, sadece bir pazar tezgâhı değil, aynı zamanda insan ruhunun ve dünyanın dengesini gözetleyen bir ritüel alanıdır. Ahmet Amca, her müşterisinin kaderinde önemli bir yere sahip olduğunu hisseder ve onlara gizlice rehberlik eder. 

Ayşe dolaba tekrar baktığında, bu don lastiklerinin hayatı nasıl anlattığını daha iyi anlar. Babasının ölümünü simgeleyen kalın, esnemeyen siyah bir lastik,  kardeşiyle aralarındaki kırılmış lastik, iki ayrı köşeye asılıdır sanki bağları kopmuş gibi. Bir diğer köşede, Ayşe’yle tanıştığı günün sembolü olan kırmızı, yumuşak bir lastik durmaktadır. Oğlunun doğumunu hatırlatan mavi, parlak bir lastik de vardır; bu, hayatın sunduğu yeni başlangıçların simgesidir.

Günler geçer. Ayşe artık her hafta Ahmet Amca’nın tezgâhına uğrar. Selim’in izinden gider, onun bıraktığı sembollerle dünyayı anlamaya çalışır.

Ayşe, Selim’in yolundan giderek hayatın tüm renklerini kucaklamayı öğrenir. Her yeni gün, dolabına bir lastik daha ekler; yaşadığı anıları, öğrendiği dersleri ve hayatın getirdiği güzellikleridir bunlar.. Zamanla, dolap hayatın kendisi gibi renkli, zengin ve anlamlı bir tabloya dönüşür. Kasaba halkı, Ayşe’nin don lastikleriyle olan bu özel bağını öğrendikçe, Ahmet Amca’nın tezgâhına daha sık uğrarlar . Ahmet Amca’nın her bir müşteriye özel lastikler sunması, onlara hayatın farklı yönlerini anlamalarında yardımcı olur. Ahmet Amca’nın tezgâhı, artık sıradan bir pazar tezgâhı değil, insanların hayatlarına ışık tutan bir simge haline gelir. Ayşe, Selim’in dolabında başlayan bu yolculukta, hayatın anlamını ve güzelliğini yeniden keşfeder. Kendi yolunu bulurken, Ahmet Amca’nın tezgâhı da kasabada yaşayan herkes için bir umut kaynağı olur. Ayşe, Selim’le birlikte dünyayı anlamlandırma çabasının bir parçası olmuş ve bu mistik yolculukta kendi hikayesini yazmıştır.

 

 

 

 

0 Yorumlar