BLOG
Bir Şansım Olsun
"Bizler
aynı yaşta iki çocukken birimiz 'amcalara pipini göster'
diye misafir
odalarına çağırıldık, diğerimiz eteğini açtı diye arka
odalara
kapatıldık. Büyüdüğümüzde birimiz misafir
odalarından
bunalıp sokak kapısından çıktı, diğerimiz üstüne
kapatılan
kapının kilidini bile açamadı.
Cebindeki son beş liraya baktı. Kavga gürültü çıkacağını bile bile
Kamil’in bakkala daldı. Onbeş pont stilettosu tümseğe takılıverdi. Sinirlendi, “belanı
götürsün orospu, yürüyemiyon niye giyersin bu kancık malını” dedi. Bozuntuya
vermedi, toparlandı.
-Kamil kız, yap oradan bir yarım ekmek kaşar.
-Ekmek teknemde bir daha küfür edersen kaşar yerine ekmek arası
Pelin yersin dedi Kamil.
-Hıı önce sen tadına bak ki belki seri satışa geçersin, satışlar
patlar üç kuruş komisyonumu havale edersin dallama, dedi,
Kamil’in fırlattığı meze kaşığından ustaca bir hamle ile kurtulup ekmeği
kaptığı gibi Zerdali Sokağın köşesinde soluğu aldı.
-Ekmek arası Pelin yapacakmış.”Ananı da ekleyip karışık tost yap
bari göt"
diye söylendi. Birkaç lokmada kaşar ekmeği bitirdi. “Motorsuz
Ferrari gibi gazoz olmadan birşeye benzemiyor bu mübarek” dedi.
Kalan iki dal sigarasından birini yaktı. Kederlendi. Bir omuz
atsan yıkılacak virane Paris apartmanından gelen şarkıya kulak kesildi. “Müslüm baba ya!” derken yüzüne tatlı bir tebessüm geldi.
Artık geri ver,
geri veremezsin aldıklarını, herşeyi al, bana beni geri ver, bir şansım olsun..
Şarkının sözlerini mırıldandı. Bir dakika da olsa unutuverdi olan
biteni. Köyünü anımsadı. Gözü gibi sakındığı, herkesten sakladığı bez bebeklerini
hatırladı. En çok da Pelin isimli bebeğini özlediğini hissetti. Sık sık Mehmet
olmaktan kaçıp Pelin’e sığındığı geceleri.. Saçlarını sevgiyle tarar, anasının don
yaptığı pazen kumaşından kalan parçalardan etek yapar, Pelin bebeğe şarkı
söylerdi.
Odun almak için kömürlüğe giden babası o
gece bebek sepetini farketti. Ağzı, burnu, kolları ve bacakları morarana
kadar dövdü Mehmet’i. O gün Mehmet
ölmüş, bedeni Pelin’e evrilmişti. Yıllarca gördüğü baba zulmüne dayanamayıp bir
gece İstanbul’a kaçıverdi.
Maziye hatırladıkça nefes
alıp verişi sıklaştı, göğsü sıkıştı. Haykırmak istedi. Allah belanı götürsün
baba, niye öldün be anne dedi usulca. Herşeyi alsalar bir tek Ahmet’ime
dokunmasınlar bari dedi. Sonra yüzü düştü birden sert bir nefes çekti sigaranın
sonundan; “nerde lan biz de o şans, pezevenkler donumuza kadar aldılar şu kahpe
dünyada” dedi, lafı bitmeden telefonu çaldı. Arayan Ahmet’ti.
-Abisinin kuzusu, naaptın?.
Karşıdan utangaç bir sesle; “abim canım abim nasılsın” dedi
kardeşi Ahmet.
-Siktiret oğlum beni, insan İstanbul’da nasıl olursa öyleyim işte.
Sen ne alemdesin, finaller bitti mi abisinin gülü”
-Bitti abi, bitmesine de şeyy”…
-Hee anladım kurban olduğum paran bitti değil mi?
-Bitti abi, babamı aradım, ne o karı kılıklı abin kesik mi attı
dedi.
-Vicdansız yobazı arama dediydim yiğidim, laf da dinlemiyon oğlum.
Tamam aslanım yarın 500 papel paketlerim sana.
-Abi, seni çok seviyorum herşeye rağmen abimsin, annemsin,
babamsın. Söz sana, mühendis çıkınca yanıma alacam seni. Çuval çuval para
kazanacağım abi. Çocukken hayalini kurduğumuz 1969 Mustang var ya..Ankara’da
gördüm, kan kırmızısı. Yanıyordu be abi. Hayal ettim Antalya sokaklarında bizi,
Mahallenin gençleri kıskançlık krizine girdi. Sonra şey yapcaz alo, alo abi, ağlıyorsun
sen yine değil mi?”
Kardeşine 500 lira göndermek için işe çıktığı gece dövdüler Pelin’i.
Komalık ettiler Kavaklar köyünden Mehmet’i. Mehmet adıyla yola koyulduğu hayat
yolculuğunda Pelin olmak da mutluluk getirmedi. O, bedeni erkek olduğunu
söylediği halde ruhu “kadınım” diye bağıran, farkındalıklarından dolayı
ötekileştirilmiş, dışlanmış, şiddete maruz kalmış binlerce transtan yalnızca
biriydi.
Birkaç güne hayata veda etti.
Cenazesinde arkadaşı söz aldı. Pelin’i anlattı. Anlattı çünkü
bilmenizi isterdi dedi. Bedenindeki erkeği öldürerek Pelin’i nasıl doğurduğunu,
bilin ki anlayın. Anlayın ki kabul edin. Kabul edin ki önyargılarınızı atıp
hafifleyin. Hafifleyin ki, onların kendi bedenlerinin içinde verdiği varoluş
savaşına bir de sizin yükünüz eklenmesin.
Ve en önemlisi..
Pelin gibi, kendisini farklı hisseden diğerleri de bilsin ki; ne
doğduklarına, ne olduklarına, ne ailelerine, ne de topluma boyun eğmek zorunda
değiller.
Cenazede Pelin’in telefonu çaldı. Arayan Ahmet’ti.
-
Alo abi, Mezun oldum Mehmet abi. Alo??
Toplum bir olgunun kabul
edilmesinde ya da engellenmesinde en büyük etken rolündedir ve toplum henüz
trans bireylerin var olma ve olağan olma olgusunu tam anlamıyla
içselleştirmemiştir. Toplumlardaki her dezavantajlı grupların karşıladığı gibi,
farklı bir yönelime, farklı deneyimlere, farklılıklara ve insan haklarına saygı
duyulmaksızın dezavantajlı gruplara sürekli bir baskı söz konusudur ve buna
bağlı olarak da “trans bireyler“in
varlığı kimilerince de ruhsal bozukluk, anormallik ya da sapkınlık olarak
adlandırılmaktadır.
Kaynak : Psikoloji Ağı (Aypar, G., & Tanyaş, B.
(2017). İstanbul’da yaşayan transların dışlanma ve ayrımcılık deneyimleri
üzerine nitel bir çalışma.)
0 Yorumlar