Uzun diye tabir edilen, ve fakat malum sona -hangi hızda ve nasıl- gelindiğine dair bugüne kadar müspet bir bilginin olmadığı “Hayat Yolculuğu” nihayet bitmişti. Son durağa gelmiş yolcu cemaate soruldu:
Nasıl bilirdiniz?




Anadolu Köyleri 1


Kasaba Pazarının, Mektebe bakan köşesinde bekleyen Kamil homurdanmaya başlamıştı. Gün batmadan köyde olmayı istiyordu. Dayanamadı, kontağı çevirdi. Motorun homurtusunu duyan ahali telaşla öteberisini minibüse istif etmeye koyuldu.
-Nerde ulan bu Deli Aziz? Patlatıvericem kafasını düdüğün. Her aybaşı aynı dert yahu. Herkeşler burda. Bi bu düdük gelemedi" dedi Kamil.
Köyün imamı araya girdi. "Ses etme adama. Bir bildiği var, elindeki not defterinden üzeri çizilmeyen bir şey kaldıysa hayatta gelmez. Titiz adam vesselam"
"Yahu ne titizi, bildiğin öküz o" dedi Kamil. "Ben gidiyom ya, keyfinin kahyası değilim ya" Vitesi attı, iki adım ilerlemeye kalmadan Aziz avazı çıktığı kadar bağırdı, ıslık çaldı. Bereket, ıslık Kamil’in 35 derece sıcakta hamur olmuş beynine işaret gönderdi. Frene kökledi, Aziz kan ter içinde minibüse bindi. Kasaba pazarından aldığı öteberiyi ayak altında bir yerlere tıkıştırırken söylenmeyi ihmal etmedi "Beni almadan gidiyon ya, aşkolsun ulen Kamil"...
Hasattan alınan üç kuruş ile aylık alışverişini yapmış Bademli köyü sakinleri yola koyuldu. Yorgun ve bitkindi ahali. İki saatlik yol bir parça soluklanmaya kafiydi. Akşam güneşinin tarlaların üzerine vuran ışık oyunlarına dalan gözleri, şehirde, gurbette hayata tutunmaya çalışan yakınlarının hayali, köylünün yol boyunca tek kelime etmesine müsaade etmedi.

Anadolu Köyleri 2

Hayat her vakit keyfe ve huzura aç bu insanları ıskalamadan edemezdi. Kaderleri, çoğu zaman iki göz kerpiç odada ebenin eline düştüğü doğumlarında yazılır, emek emek dokunan kilim misali, sona yaklaştıkça görüverirlerdi atılan yanlış ilmikleri. Bir bakıma baştan sona yazılmış hüzünlü bir hikayeydi. Geldikleri en iyi nokta geçimini sağlayıp kimseye muhtaç olmayan "Varlıklı Çiftçi" kimliği olur, geriye kalan "köylü" sıfatından öteye gidemezdi. Ömürlerinin baharı gazele dönerdi.

Kıvrımlı dağ yollarında, tozu duman katmış minibüsü gören çocuklar heyecanla köy konağının etrafında toplanıp, "Aylıkçı Minibüs" adını koydukları Kamil'in külüstürü beklemeye koyulmuşlardı. Malum ihtiyaçların yanında, para artar da çoluk çocuğa bir kaç hediyelik alınabilirse mutlu olurdu ahali. Çocuk bu, aldığı hediye ile çılgına döner, sevinçten tepinir, bu durum köylünün yorgunluğuna her vakit ilaç olmaya yeterdi.
Kamil'in külüstürü bu sefer de dertsiz köye kapağı atmayı başarmıştı. Arabada sıcaktan kavrulan ahali kendini toza toprağa bırakıp, bir an evvel evlerine gitme derdine düşmüşler, minibüsten inen babalarına koşan çocuklardan kimisi bir çift lastik ayakkabı, beriki bir pantolon, kızlar eteklik kumaşlarını çoktan öteberi arasından çıkarıp her ay başında gelenekselleşen sevinç çığlıklarını atmaya başlamışlardı. Bademli Köyü'nde koca bir yılın en güzel günleriydi. Aylıkçı Günleri..
Babalarını savuşturan çocuklar belki de Aylıkçı Minibüsün en kıdemlisi Deli Aziz'in etrafını sarmışlardı. Son birkaç yıldır çocuklara aldığı hediyeler ile köylünün sevgilisi olmuştu Deli Aziz. "Çocuk sevindiren memleketi sevindirir" derdi. Babadan kalma topraklardan gelen gelirin tamamını çocuklara harcamayı görev edinmişti. Çocuğu olmayan Aziz, köyün çocuklarını sahiplenmişti.
"Tamam, tamam kirli eniklerim, hele az müsaade edin yav. Yarın sabah erkenden toplaşıverin Halil amcanızın bağında. Güzel hediyelerim var hepinize" dedi Aziz. Yıllar önce doğumda karısını ve bebeğini kaybeden Aziz'in hayattaki tek dosttu çocuklardı. Üzüntüden delirdi dedikleri kadersiz bu adam, aylarca şehir hastanesinde tedavi görmüş, hayata küsmüştü. Geceleri bir başına dağlara çıkar, üç beş güne köyün çobanı ile geri dönerdi. Ne yer, ne içer kimse bilmezdi. Aziz bu işte, deliydi. Köyün sevilen delisi. Teferruattı gerisi..
Halil amcanın bağında toplanan çocuklar Aziz'e dikkat kesildi. Uzaktan ağır ağır sırtında bir heybe ile gelen Aziz çocuklara selam verdi. "Geçtiğimiz ay aldığım hikaye kitaplarını okumayan varsa, az uzağa gidiversin" dedi. Çocukların tamamının kitaplarını okuduğundan kani olan Aziz heybesinden çıkardığı defter, kalem ve yeni kitapların yanında akide şekeri ve çikletleri dağıttı. Şindi deyiverin bakim kim bu köyde kalmak istiyor? Hanginiz büyük okullara gitcek? "Ben annemi babamı şehre götürcem" dedi Mehmet. Kuşluk vakti yola koyuluyolar, gece geliyolar. Yoruluyorlar Aziz abi. Asansörlü binalar varmış. Ne iyi olur demi? Ben öğretmen olcam dedi Hatice. Öğretmen olmayan köyler varmış Aziz abi. "Ben Aziz abi olcam dedi Kemal. Çocukları sevindiren Aziz abi. Kitapta yazıyordu, sizi sevenleri hatırlayın, unutmayın diyordu."Gözleri çakmak çakmak olan Latif atıldı. "Ben doktor olcam Aziz abi. Çocuklar doğarken ölmesin diye iyi okuycam. Doğum doktoru olcam" dedi. Yutkundu Aziz, boğazı düğümlendi. Yaşlı gözlerle tek tek hepsini kucakladı. "Gidin çocuklar gidin, okuyun adam oluverin. Toprağa, davara mahkum değil, kaleme kitaba sarılın hele. Akıllı adama ihtiyaç var bu memlekette. Bu köye bir deli yeter de artar bile. Gülüştüler hep birlikte.
Her ay Deli Aziz ve çocukların bağ buluşmaları devam edecek, okullarında başarılı olan Aziz'in çocukları şehirlerin iyi üniversitelerine gidecekti. Köyün delisi, çocukların hamisi olacak, hepsinin tahsilli bir insan olarak köye ziyaretlerini gördükçe aylık toplantılar onbeşte bire indirecekti. Yıllar sonra yine bir toplantı sırasında fenalaşan Aziz, hastaneye yetişemeden Kamil'in minibüsünde son nefesini verecek, "kasabada yıllarca beni beklettin, ölüme ne çabuk gidiverdin" diyen Kamil günlerce üzüntüden kahrolup, minibüsünü
satacaktı.


Andolu Köyleri 3

Cenazesini caminin avlusuna getirdiler. Öğretmen Hatice, Avukat Hilmi, Doktor Latif'te gelmişti. "Nasıl bilirdiniz?" dediler. Latif, "Aziz Abi çocuk gülerse memleket güler derdi. Bize kaderimize mahkum olmamayı öğretti. Şimdi memleketi güldürme sırası bizde. Deli dedik Aziz'e. Oysa O deli yıllar önce okuduğu bir kitapta şöyle demişti bize;"Bir mucizeye ihtiyacınız yok aslında. Bir mucize olduğunuzu unutmayın asla." Hoşçakal Aziz abi. Her köyün bir delisi olması umuduyla..

Köy muhtarı elinde bir kağıt ile cenazenin başına geldi. Aziz evi, tarlası,bağı ve bahçesinin tamamını okuyan çocukların masrafları için kasabanın bankasına emanet etmiş. Öldükten sonra çocuklara teslim edin diye not düşmüş. O yıllar memurluk yapmış, bugün bankanın müdürü olan Kadir bey; Aziz'in telaşından bahsetmiş. Her aybaşında gelir para yatırırdı. "Çocuklarımın geleceği bunlar, iyi bakın hele" dermiş. İşlemler biraz uzun sürünce söylenirmiş. "Çok geç kaldım çok. Ahali beni bekler. Şimdi Kamil bana çok kızacak."



Bademli Köyü'nün ilkokuluna başlayan çocukları okulun ilk günü sıraya girdiler. Okul öğretmeni kısa bir konuşma yaptı. "Bugün sınıflarınıza girerken duvarda bir söz gözünüze ilişecek. Birkaç aya kalmaz okumayı sökünce duvardaki yazıyı dikkatlice okuyun. Yıllar önce köyümüzün iftiharı Deli Aziz'i büyüklerinizden dinleyin. Karar verin, ya köyde kalın, ya da Deli Aziz'i güldürün. O, sizleri güldürmek için ömrünü verdi."

"ÇOCUK GÜLERSE, MEMLEKET GÜLER"

 (Fotoğraflar: Serdar KOÇ - Serfi Fotoğrafçılık - Ankara )

20 Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. Mehtap hanım çok memnun oldum beğendiğize. Teşekkür ederim, kıymet kattınız..

      Sil
  2. Gözlerim yaşardı, ne harika bir öykü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan hanım vakit ayırıp okumuşsunuz. Eksik olmayın. Teşekkür ediyorum.

      Sil
  3. Aziz'in hikayesinden çok etkilendim. Başına kötü bir olay gelip sarsılmasına rağmen, köyün tüm çocuklarıyla ilgilenerek manevi huzuru yakalamış. Kaleminize sağlık Taner Bey. Kutluyorum sizi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Ece abla. Beğendiğinize çok çok sevindim. Eksik olmayın. Mini kurguyu ben de beğendim. İçime sindi. Sizlerin de manevi desteği çok moral oluyor. İyi ki varsınız..

      Sil
  4. Bir çırpıda okudum. Her köye lâzım Deli Aziz'den. Ruhu şâd olsun...

    YanıtlaSil
  5. Hepsi gibi bu da güzeldi enni

    YanıtlaSil
  6. Taner Bey, kaleminize sağlık. Nasıl güzel bir hikaye, duygulu, ders çıkarılacak... Deli Aziz'ler hep olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ferda hanım çok teşekkür ederim, çok zarifsiniz. Selamlar, sevgiler...

      Sil
  7. Taner Bey Merhaba. Hikayenizi bir solukta okudum. Her zamanki gibi akıcı cümlelerle ve sürükleyici bir üslupla yazmışsınız. Aziz'in hikayesini çok duygusal buldum. Ve tüm iyi insanlar gibi Aziz de maalesef erkenden terk etmiş bu dünyayı. Bence Aziz gibi insanlar deli değil. Onlar duyarlı, topluma karşı sorumluluk sahibi olan insanlar. Bana göre asıl delilik, bunca yoksulluğa, sefalete, çaresizliğe, eğitimsizliğe karşın her şeyin yolunda gittiğini düşünen, hiçbir şey yapmayan, duyarsız kimselerin tavrıdır. Aziz gibi kimselerin sayıları artmalı bence. Çocuklar gülerse memleket güler çok doğru bir düşünce bu. Hikayenizde olayı sürükleyici bir şekilde anlatırken betimlemeleri de gayet yerli yerinde kullanmışsınız. Hatta naçizane bir tavsiye, betimlemeleri daha da arttırabilirsiniz. Örneğin Aziz minibüsten indikten sonra çocukların onun çevresini sarması sırasında çocukların dış ve duygusal betimlemelerine de yer verebilirsiniz. Betimlemeleri sıkmadan yapmak herkesin harcı değildir. Ama siz bunu gayet güzel başarıyorsunuz. Bu nedenle onları biraz daha arttırmalısınız diye düşündüm. :) Okurken kendimi minibüsün içinde yolculuk yapar gibi hissettim Tarlaların üzerine güneşin yansımalarını, yolların kıvrımlarını görür gibi oldum. Teşekkürler bu keyifli hikayeniz için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bayıldım bu yoruma Gülhan hanım. Uyarılarınızı dikkate alacağım. Betimlemelerin artması konusunu çok düşünüyorum. Zira artan betimleme, öyküye uzatıyor, okuyucu sıkılıyor ( bu yönde tatlı uyarılar aldım ) sanırım. Nasıl çözebilirim, nasıl bir yol haritası olmalı gerçekten bilemedim.. Fakat görüşünüzü destekliyorum. Zira betimleme öyküye vitamin misali güç veriyor.

      Lütfen gördüğünüz en küçük noksanlıkları belirtiniz. Çok memnun olurum inanın. Eleştiri diri tutar.
      Çok çok teşekkür ediyorum, vakit ayırdığınız için Gülhan hanım. Selam ve sevgilerimi gönderdim size. Eksik olmayın...

      Sil
  8. Sürükleyici, betimlemeleri detaylı , duygulara hitap eden çok güzel bir öykü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum, eksik olmayın vakit yaratıp okumuşsunuz. Selam ve sevgilerimle .. Güzel bloğunu takibe aldım, en kısa zamanda yazılarınızı okuyacağım.

      Sil
  9. Taner Bey, sizin yazdıklarınızı hep severek okuyorum. Fakat bu öykünüz bambaşkaydı. Her şeyiyle tam tadında ve öykü bittiğinde tadı damağımda hissetmek denilen bu olmalı. Tebrik ederim. Siz de bir deli Aziz'siniz bence. Memleketin gülmesi için kalemini kullanan, Aziz'in memleketi emanet ettiklerindensiniz.

    YanıtlaSil
  10. Teveccüh göstermişsiniz, teşekkür ederim Aytül hanım. Eksik olmayın. Sevindim, mutlu oldum, çok keyif aldım bu kıymetli yorumunuzdan. Bloglarıma bir süre ara veriyorum. Son yazımda belirtmiştim. Zor bir sürece girmiş bulunmaktayım. Başka konulara konsantre olmam gerekli. Yorumunuz mail ile geldi. Teşekkür etmemek olmazdı. Sağolun, var olun Aytül hanım. Keyifle kalın emi :)

    YanıtlaSil
  11. İnanın, sanki Türk Klasikleri'nden bir öykü okudum hissi bıraktı bende Aylıkçı Minibüs. Nasıl içten, nasıl gerçek... Boğazım düğümlendi.. Çocuk gülerse, memleket güler. Ne güzel bir söz. Çocuklar hep gülsün diye, hepimiz birer Deli Aziz olabilsek...
    Kusursuz bir öyküydü. Yüreğinize sağlık. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deniz hanım eksik olmayın samimi, yürekten yorumunuz için çokça teşekkür ediyorum size. 2001 yılında baba olduktan somra Çocuk delisi oldum, vurgunum hayranım dünyanın en saf varlıklarına. Evet gerçek şu ki çocuk gülerse memleket güler, inanıyorum. Onlar hayatın genç filizleri, geleceğin dev ormanları. Yaşama sebeplerimiz, hayata tutunabilme nedenlerimiz, sonuçlarımız, kaygılarımız ve
      nihayet umutlarımız. Ve ekliyorum bugün dersini iyi çalışan ebeveynlerin gelecekte ödülleri şimdiden hazır. Bugün alan çocuk, gelecekte verecektir. İyi veya kötü. Artık orası bize kalmış.
      Sevgiyle kalın, keyifle kalın emi:)

      Sil