Şimdi ufuktan görünecek dedi Deniz Feneri,
Fazlaca yaktı ışıklarını,
Karşıya bak, en sevdiğim gemi geliyor,
Ses etmedim,
Nasıl anlatsam bilemedim,

Batan gemiyi, terkeden sevgiliyi,
Asla dönmeyecekler ki,
Bitti…



Organ Mafyası - Rumeli Feneri 2
Haydi Bana Rastgele - Velhasıl Galata | Prefabrik Hayaller

Gece boyunca iki şişe şarap devirdiğini, vestiyer önünde tepetaklak devrildiğinde anladı. Ayakta duramıyor, başı çatlıyordu. Banyo kapısından içeri kendini atabildiğine sevindi. Soğuk suyun bedeninde yarattığı antidepresan etkisi ile önceki gece olan biten herşeyin yerli yerine oturduğunu farketti.

Oleg ve Vladimir ile Paşaköy Limanında demirlemiş fiber teknede buluşması gerektiğini hatırladı. Kanı çekilir gibi oldu. Yıldırım hızıyla kurulanıp giyindi. Belçika yapımı 9mm Browning'i beline yerleştirdiği sırada telefonuna gelen "geç kaldın" mesajına delirip, "şerefsiz komünistler, şu iş bitsin geberteceğim hepinizi" dedi. Aynadaki aksine baktı, söylediğine kendi de inanmadı. Azılı Rusların canını okumadan, otelden ok gibi fırlayıp Paşaköy Limanına yol almak için arabanın gazını kökledi. 

Paşaköy Limanı, onlarca balıkçı teknelerinin yuvası olan barınakları ile İstanbul'un balık ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar. Gün ağarmadan vira bismillah deyip nasibini arayan tekneler ve bıçkın kaptanları, cömert ev sahibi hırçın Karadeniz'in koynunda bulurlar kendilerini. Bin bir zahmetle örülen ağlara gelen balık, hanelerin ekmeği oluverir. Üç yanı denizlerle kaplı memleketimde; balıkçı mı denize sevdalı, deniz mi balıkçıya vurgun bilinmez. Bilinen o ki, denizcinin gözünde deniz kadın gibidir. Üretken ve anaç deniz, her vakit bu sevdanın başkahramanı olarak seyir defterlerinin en kıymetli sayfalarında yer alacaktır.

Limana tabir o ise tepeden bakan, kaptanların kadim dostu Rumeli Feneri, gece boyunca teknelere öncülük eder. Köye hakim tepede endamı ile Karadeniz kıyılarının zifir kaplı karanlık koylarında ve fırtınalarda gemilere kucak açar. Yıllarca yalnızlığı buram buram yaşayan, gemicilerin dostu, tarihin sessiz tanığıdır.

Dört numaralı balıkçı barınağının arka tarafına park etmiş siyah 600 SL Mercedes’i gördü. Arabanın yanında bekleyen, siyah takım elbiseli iki yarma korumanın refakatinde fiber ultra lüks tekneye geçtiler. İki fotoğraf negatifinin üst üste gelmesine benzeyen tipte iyi giyimli Oleg ve Vladimir, Necati’ye bozuk Türkçe’leri ile soğuk bir “hoş geldin” dediler.

Uluslararası organ mafyasının merkezi bir süredir Rusya’da Yekaterinburg varoşları olmuştur. İnterpol ve Rus yetkilileri ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan bu amansız çete liderlerinin öncülük ettiği bir gurup Rus, Türkiye’ye kanca atmış, sinsi oyunlarını ve akıl almaz planlarını devreye koymuşlardır. Mafyanın olduğu yerde kirli ve kolay kazanılan para kokusu vardır. Çaresiz, kaybedecek bir şeyleri kalmamış olan insanların üzerinden oynan pis oyunlardır bunlar. Bir de sahnelenen bu oyunun figüranları vardır tabi. Necati milyonlarca Dolarlık oyunun, küçük figüranı, çetenin zavallı maşasıdır. Yıllar önce bir gece fırtınada batırdığı “Poyrazın Oğlu” isimli geminin sahibi Şileli Necati..

Tarih yapraklarının 10 sene önce Kasım ayını gösterdiği, meteorolojinin Batı Karadeniz kıyıları için yoğun fırtına alarmı verdiği, bulutların şimşekler ile dans ettiği bir gece uyarılara kulak asmadan denize açılır Necati. Azgın dalgalar ile boğuşan Poyrazın Oğlu maalesef Koç Katımı ve kuvvetli Poyraz fırtınalarına mağlup olur. Zamanında hamle yapan Sahil Kurtarma botları tüm personeli ve Necati’yi kurtarır, fakat ailenin tek geçim kaynağı olan tabir oysa ekmek tekneleri Poyraz’ın Oğlu hırçın Karadeniz’in derin ve karanlık sularına gömülür. Necati’nin hayalleri, geçmişi ve çocuklarının geleceği manasız bir Karadeniz inadına kurban gider. “Denizle şaka olmaz, denizle barışık olan, kazanan olur” demiştir usta bir denizci halbuki.

“Planladığımız tarih yarın gece doluyor Necati, söz verdiğin otuz erkek için hala üç eksiğimiz var. Seni uyarıyorum, 24 saat içinde üç kişiyi bul ve bu lanet olası gemi enselenmeden limandan ayrılsın” dedi Vladimir. “Yarın öğlene kadar Necipler köyünden üç erkek daha geliyor. Dert etmeyin. Elli Bin dolar için değil böbreğini, tüm organlarını vermeye hazır bu insanlar” dedi Necati. Bacakları masanın altında tir tir titrerken.

Kasabanın kahvesinde çekişmeli bir pişpirik oyunu sonrası kulağına çalınmıştı Necati’nin. “Böbrek avcıları varmış” dedi Hasan. Çok para verirlermiş. Limana demirleyen Ruslar’a ait kuru yük gemilerinin tayfaları Türk balıkçılar ile çene çaldıklarında çıkıvermiş mevzu. Fırtınada teknesini kaybeden Necati umursamaz ama içten içe meraktan çatlar edası ile olan biten hakkında gizli gizli malumat aldı. Kim bilir bu iş ile paralanır, uzun zamandır küs olduğu Karadeniz’e yeni teknesi ile efsane bir dönüş yapabilirdi. “Hem köylü de kazanacaktı. Zaten fazladan bir böbrekten ne olurdu ki? Yedeği var nasılsa” dedi sırıtırken..

Kısa bir liman turundan sonra tüm detayları öğrenen Necati, evinde bir akşam yemeği sonrası Oleg denen adam ile telefonda konuşmayı başarmıştı. Sonraki hafta anlaşma için Limana gelen çete liderleri, içinde küçük bir ameliyathanenin olduğu Anton Checkov adlı gemide Necati ile el sıkıştılar.

“Anlaştığımız gibi, 30 erkek gemiye ayak basmadan Hacı Demir adındaki şahsa 30 kişi için yirmi beşer bin Dolar ön ödeme yapılacak. İş bitiminde yani siz böbreklere kavuştuğunuzda kalan yirmi beş bin Dolar gemide köylülere dağıtılacak. Bir de benim payım var tabi. Şimdi söz verdiğiniz gibi beş yüz bin Dolar avansı görelim. Kalanı iş bitiminde ödersiniz” dedi Necati.

Boncuk boncuk terleyen Necati, insan bozması Oleg’in dikkatini çekmişti. “Bir oyun yaparsan Batum’a kadar gemide bizim misafirimiz olursun Necati. Sonra tüm organlarını Rusya’da köpeklere atarım.” Fonda Tchaikovsky’nin bir numaralı piyano konçertosu çalıyordu. Binlerce dolarlık deri döşemelere yayılan Oleg Russian Standart markalı lüks votkasının kapağını büyük bir keyifle açtı. “Kadehimi Türklere kaldırıyorum”…

İçinde beş yüz bin Dolar olan çanta ile Rumeli Feneri’ne gitmek için arabasına bindi. Korkuyordu. Bir aksilik olursa üç yavrusu yetim kalacaktı. “Ya yeni bir ekmek teknesi, ya Necati” dedi direksiyonu yumruklarken. “Ölmek var dönmek yok ulan. Kaderin bir kazığını yedim, ikincisi midede gaz yapar” dedi, bir parça yüreğine su serpildi.

Rumeli Feneri’nin otuz yıllık bekçisi Halil amca demir sürgülü kapıyı aralayıp Necati’yi buyur etti. “Hayırdır evlat betin benzin atmış. Poyrazın Oğlu’nu yitirdiğinden beri hiç böyle görmemiştim seni!!” Necati anlattı, Halil amca dinledi. Çantayı Rumlardan kalma şarap mahzenine gizledi. “Hakkını helal et Halim amca, Ayşem ve Çocuklar emanet sana”

Sabahın dördü, tüm balıkçı tekneleri limandan ayrıldı. Önceden planlandığı gibi tüm gece kapı kapı gezen Recep 30 köylüyü kiralık midibüs ile evlerinden aldı. Kimselerin olmadığına kani olan Necati köylüleri Anton Chekhov adlı gemiye bindirdi. Görünürde bir aksilik yoktu. İnsan azmanı, korumalar güvertede pozisyon aldı. Tam otuz sağlıklı köylü. Tanesi bir milyon Dolardan Rus sosyetesine sunulacak böbrekleri için sıraya girmişlerdi. Doktor Aleksey Yuşkin kurbanları son bir sağlık kontrolünden geçirdi. “Herşey tamam. Boğa gibi sağlam bu adamlar” derken sinsice güldü.

Ameliyathanede son hazırlıklar tamamlanmak üzereydi. Anlaşma gereği 30 köylünün alacağı olan 750.000 Dolar Hacı Demir’e teslim edildi. Oleg, Vladimir ve Necati geminin kaptan köşkünde beklemeye koyuldular. Bir sigara içmek üzere izin isteyen Necati güverteye çıktı. Sigarasını yaktığında Rumeli Deniz Feneri işareti aldı. Gece boyu beyaz ışıkları ile karanlık denizi ve kıyıları gezen fener Necati’den gelen işaretle kırmızı ışıklarını yaktı. İnterpol, Rus polisleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı askerleri taşıyan bir hücum botu ve dört sahil koruma teknesi limanda pozisyon almış, son emri bekliyorlardı. Deniz Binbaşı Selim fenerden gelen uyarı ile operasyonu başlattı.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte tamamlanan operasyonda sekiz suçlu teslim alındı. Çıkan çatışmada Oleg ve Vladimir ile birlikte dört koruma ve bir sivil öldürülmüştü. Kimliği sonradan tespit edilen Necati’nin cesedi sahil koruma teknesi ile Liman Müdürlüğüne teslim edildi.

……
Necati Fenerin sahanlığına çıktı. Peşi sıra Halil amca izledi onu. “Sürüsüne bereket yıldıza bak hele Halil amcam. Ay ışığı deniz üzerinde beyaz tülden elbisesi ile adeta dans ediyor he ne dersin? Kâinatın bu sonsuz nizami terazisinde bir şakulü kayan benim vesselam sanki. Hiçbir işim hayra gitmedi be Halil amcam. Yine böyle bir gecede radardan balık sürüsü görmüştük. Haritada yeri işaretleyip bir sonraki fırtınalı gecede sürünün peşinden gittik. Sonu malum bilirsin. Balıkçının kaderi bu olsa gerek, ya rızıkla dönersin, ya boş ağları dürersin. Ama kaç kaptan canının bir parçasını denizde bırakır da döner. Kös kös be Halil amca. Sıçayım senin kaptanlığına demezler mi? Dediler Halil amca. Götüyle güldüler yıllarca. Ama yavma yok. Şimdi tertemiz bir geceye kucak açıyorum aha bu Fenerin dibinde. Yarın yine bir balık sürüsü için harekete geçeceğim. Bu defa iki ayaklı balıklar yakalayacağım. Konuştuğumuz gibi, sabah ilk iş Sahil Koruma Komutanlığından Binbaşı Selim’i aramayı, mahzendeki çantayı Ayşe’ye teslim etmeyi ihmal etme. Haydi Bana Rastgele"

*Hikayedeki yer, zaman, olaylar ve insanlar tamamıyla kurgudur.

Paşaköy LimanıRumeli Feneri

37 Yorumlar

  1. Çok beğenerek okudum, emeğinize sağlık. İlk başta yadırgadığım aralardaki açıklamalar da çok iyiydi, farklı bir hikaye şekli olmuş. Konu çok güzel ve üzücü ama anlatış şekliniz sürükleyiciydi.
    Devamını diliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zamanki gibi çok zarifsiniz. İçten, samimi ve destek dolu yorumlarınız bana cidden moral oluyor. Böyle bir durumda bir sonraki hikaye için kendimi iyi hissediyorum. Çok teşekkür ederim. Eksik olmayınız.

      Sil
  2. Tanerim yine çok başarılı, tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boracım başka bir frekans kanalın denedim. Başarılı olduysam ne mutlu bana. Çok teşekkür ediyorum can kardeşim. Eksik olma.

      Sil
  3. Flashback severim. Öyle çok kafa karıştırmadan, zihni yormadan yumuşacık geçişleriniz çok hoşuma gitti. Hikayelerinizde "ters köşe" kavramının hakkını veriyor, okuru şaşırtmayı da başarıyorsunuz... Bu, özel bir ustalık gerektirir ki, sizde ziyadesiyle mevcut olduğu aşikar :) Umarım her şey gönlünüzce olur. Yüreğinize, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Destek dolu, samimi içten yorumlarınız için kalben teşekkür ediyorum size Deniz hanım. . Okurları sıkmamak için farklı konulara da parmak basmak istiyorum. Eşim çok sık uyarırır beni. Hep acı hep dram, Allah aşkına başka şeyler de yaz, içimi kararttın :))
      Bilmukabele, sizin de herşey gönlünüzce olsun. Eksik olmayın e mi!!!

      Sil
  4. heeey hoşgeldin blogunaaa :)

    YanıtlaSil
  5. Bir Karadenizli olarak Kuvayi milliye destaninda beni en cok ceken satirlardir;
    "Kucuk, kurnaz ve magrur gidiyorlardi Karadenize,
    Dumende ve bas altlarinda insanlar vardi ki, bunlar uzun egri burunlu ve konusmayi sehvetle seven insanlardi.
    Lacivert sirtli hamsilerin ve misir ekmeginin zaferi icin hic kimseden hicbirsey beklemeksizin bir sarki soyler gibi olebilirdiler." (Nazim Hikmet)
    Necati nin bir sarki soyler gibi olume yurumesinden Nazimin destansi ve kekremsi tadi geldi. Hasin ozel sektorun asiri realist devinimleri sahsen benden kitaplari, sarkilari, siirleri ve dahi bu hevesleri almisken sende nasil bu kadar betimleme ve edebi yetenege meyil ve mecal birakti anlamiyorum agabey. Dirayetini ve yetenegini alkisliyorum gercekten)) Gelecek olana simdiden selamla cok cok tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte blog aleminin en samimi en kral yorumcusu şeref vermiş Yorum değil mini bir blog yazmış yine :)

      Benim güzel yürekli kardeşim aşırı realist Özel sektör belki de mecburen böyle yaptı bizleri. Her vakit duygusuzluk, tek düzelik, ruhsuzluk rüzgarlarında o kadar çok savrulduk ki, bir parÇa yaş kemale erince kaybolmuş puzzlenın parçalarını nihayet toplayıp öze dönebildik. Çok çektik Gökhanım çok. Mecburen edebiyata, sanata sarıldık. Yaralara nasıl iyi merhem oldu bir ben bilirim.

      Aslan kardeşim sen de şu mecraya tekrar bir giriş yapsan. Şu efsanevi kalitedeki yorum yeteneğini düz yazıya dökebilsen. Nasıl da iyi olur. İlaç olur. Kafayı reset olur. İnce ruh dünyasına güzel bir giriş olur. Kelimeler arasında hoş seyahatler olur kardeşim. Ha gayret. Yazalım hadi. Bu arada müsait olduğunda muhakkak bir kahve içelim güzel yüreklim. Gözlerinden öpüyorum.

      Sil
    2. O kadar sene ozel sektorde mudur ve ikinci adam olarak hep havadaki elektirigi kimseye carptirmadan yakalayip usulca topraga ilettin neticesinde bunyenin muteessirligine anlam verebiliyorum sahsen efendi agabey. Lafi gelmisken altini cizeyim bugunku amiyane ama tam isabet tabirle adamin dibiydin o zaman da.
      Teveccuh etmissin tabi ki ama benim bu mecralara tekrar edecek bir girisim hic olmadi zaten ilkokul kompozisyon yazililarindan baska yazili eserim yok)) Diyecegim o ki siir sanat edebiyat her bunyeye sart eyvallah da bunye aliyo mu esas mesele bu)) Gecen zaman, giden saflik derken benden kalan kim onu bilemiyorum mesela kendi namima. Ortaokulda Ahmet Kayanin yeni bi cekme cakma filan hisirtili misirtili kaseti elime gectiginde o kaseti teybe sokup playe basana kadar soluklanmadan eve kosardim valla billa sonra da agzimin sulari akarak dinlerdim o kasetleri. Wilbur Smith in "Bir serce dustu" romanini, Amin Malouf un Semerkant ini fena bi keyifle, olcsen belki 140 tansiyonla okumustum mesela o zamanlar. Universitede secmeli muzik dersinde her hafta konservatuardan birkac ogrenci beraberinde degisik enstrumanlar getirirdi Engin Titiz Hoca, hipnoz frekansindan ders zili cikartirdi beni ne fena hayran olurdum bu insanlara ya. Uskudar tekel sahnesinde yanilmiyosam Fikret Kuskan di tek kisilik bi oyunu vardi dumur olmustum resmen adamin yeteneginden sanatindan. Simdi 7 yildir Ukrayadayim Kiev ve Odesa operalarinda dunyaca namli en iyi opera bale tiyatro performanslarini canli seyredebilme sansim oldu rutinden cikmak filan guzeldi her neresinden bakarsan bak keyifli tabi ama gel gor ki bu yukarda ornekledigim eski hazlara yaklasamadim bile. Is hayati mi etti bunu bana yoksa icine dustugumuz cenderelerin, can havlinin, belki zamanin kacinilmaz neticesi mi bilmiyorum. Velhasil elde kalan, pek de hakkiyla bir seylerden zevk alamayan anlam bulamayan kalasla devam ediyorum sahsen agabey o yuzden senin ronesansina bakiyorum burdan kendime ornek alabilmek icin. Milletimizce cok ziyan edilmis eserlerden sadece birisidir Fikret Kizilokun Ataturkun agzindanmis gibi yazilmis seslendirmesinde geciyor "sanata ve bilime, soyledigin turkuye, aciktigin ekmek kadar acikiyorsan ne mutlu sana" diyor. Tam da senin benim vaziyetim aslinda degil mi? Senin sanat istahin var masallah)) ben de iste tam umutsuz degilim ki, ekmek kadar olmasada da halen acikiyorum en azindan sanata bilime ve o turkulere. Kahve icelim agabey tabi ki cok memnun olurum. Kieve gelirsen hatta Russki Standart bile iceriz)) Selamlar

      Sil
  6. Kısa, öz ve anlamlı. Tebrik ederim çok hoş bir yazım diliniz var, başarılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gökhan bey çok teşekkür ederim destek dolu yorumunuz için. Eksik olmayın..

      Sil
  7. Aaa ben bu yazınızı okudum yeni yazınız var mı acaba diye geldim ama bu yazıda yorumum yokmuş ayıp bana, ama okudum yorum yapmamdan geçmişim çok özür dilerim ama okuyup sevdipim kaleminiz gerçekten güzel yazma mevzuunda bir eğitim almayı umuyorum 2020 hayallerimde var inşallah 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah okuma zahmetine girmiş olmanız bile çok zarif. Yorum yapmasanız da olur. Çok teşekkür ediyorum uzun zamandır aldığım en güzel mesajlardan biri oldu desem eksik kalmaz. Yazma konusunda bildiğim her küçük kırıntıyı dahi paylaşmaya hazırım. Emin olun. Varolun çok yaşayın e mi :)

      Sil
  8. akıcı ve sıkılmadan okudum :) kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Çok güzeldi, devamını okumak istedim. Bence bu hikayelere daha çok yer vermelisin. Çok başarılı bir kurguydu. Gerçi arada 500 bin, 750 bin karışıklığı oldu bende :)) Geri dönüşleri çok başarılı uygulamışsın. Keyifliydi, emeğine yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim sevgili Mühendis Bey. Beğendiğinize çok sevindim diyebilirim.

      Beynimin haşlandığı gerçeğine rağmen ( bir hikayeyi tamamlamak, konuyu dağıtmadan, okuru sıkmadan - uzun diye tabir edilip paragraf atlayan okurlarım var - mantıklı bir sona bağlamak, zaman ve mekan yanısıra kahramanlar ile ilgili araştırma yapmak şaka değil 5-6 günümü alıyor 😁 )

      Amatörce de olsa kurgu hikayeler yazmayı seviyorum. Gelecekte hayalini kurduğum kitap projemin eskizleri bu çalışmalar. Devamı olacak. Sizlerin canı gönülden destekleri moral oluyor. Varolun.

      500 bin usd Necati'nin alacağı rakamdı. Köylülerin alacağı 750 bin usd. :)

      Eksik olma dostum. Kal sağlıcakla.

      Sil
  10. Çok gerçekçi ve etkileyici buldum öykünüzü Taner Bey. Emeğinize yüreğinize sağlık. Organ mafyası konusunu daha çok işlemek ve insanları bu konuda daha çok bilinçlendirmek gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zaman olduğu gibi destek dolu mesajlarınız için çok teşekkür ederim Yıldız hanım, eksik olmayınız.

      Maalesef insan kaçakçılığı, organ mafyası günümüzün insanlıktan çıkmış paraya tapan çetelerin en kolay para kazanma işleri olmaya devam edecek. Paranın hükmü sanki hiç bitmeyecek bir karabasan misali üzerimize çökmeye devam edecek.
      En derin saygılarımla Yıldız hanım, sağlıcakla kalın..

      Sil
  11. Harika bir yazıya imza atmışsınız gene. Adeta yaşayarak okudum hikayeyi. Gözümde canlandırırken herkesi o kadar güzel betimlemişsiniz ki hiç zorluk çekmedim. Organ mafyası maalesef hayatımızın en karanlık tarafı :( bir ara çocukları kaçırıyorlardı o zaman psikopatlık derecesinde çocuklarıma koruyuculuk yapıyordum. 5 dakika gözümün önünden kaybolsalar korkulara dalıyor korkunç hikayeler yazıyordum. Çok şükür geçti o zamanlar ama hala korkuyorum hem onlar hem de tüm toplum adına

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lerzan hanım beğendiğinize çok sevindim. Teşekkür ederim vakit ayırıp okumuş ve yorumlamışsınız, eksik olmayın. Evet maalesef böylesine çeteler her vakit cirit atmaya devam edecek. Çaresizlik insana böbreğini sattıracak düzeye getirebiliyor. Allah kimseyi böylesine çaresiz bırakmasın.

      Sil
  12. iyi geceeleer geçerken bi uğradııım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sürpriz yaptın arkadaşım. Varol ya eksik olma e mi?

      Sil
  13. Yakın zamanda okuduğum Martin Eden'in tadını aldım hikayenizde. Çok sevdim çok :) Jack London'ın kitabını okurken otobiyografik bir roman okuduğumu bilerek okumuştum. Sizin hikayenizi okurken de kurgu olmasına rağmen, o gerçeklik duygusu capcanlı geçti bir okur olarak. Tebrik ediyor ve merakla kitabınızı bekliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Aytül hanım, her zaman olduğu gibi yine çok zarifsiniz.

      Kitap konusuna gelince: mevlananın güzel üçlemesini tamamlamayı bekliyorum sanırım. "Hamdım, piştim, yandım.. "
      Ham' kısmını atlatmaya gayret ediyorum bu aralar. Sonrasında fırsat olursa kıymetli bir yazara, kaleme aldığım hikayelerimden bir kaçını gönderip fikrini almak istiyorum. Fırında "pişmeye" hazırsın cevabı gelirse vur kalemi kağıda derim. Gerisi Allah kerim..
      Artık o büyülü Edebiyat Dünyasının harlı ateşinde, keyifle bir köşede yanmayı çok isterim.

      Eksik olmayın, desteğiniz moral oluyor, kuvet veriyor. Sağlıcakla kalın..

      Sil
  14. Merhaba.Oldukça kaliteli bir blogunuz var sizi takibe aldım.Zaman ayırmak isterseniz sizi de yeni açtığım blogumu takip etmeye davet ediyorum.Sağlıcakla Kalın.

    https://hepfragmanizle.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, teşekkür ederim eksik olmayın. Sayfanızı takibe alıp en kısa sürede paylaşımlarınızı izleyeceğim.

      Sil
  15. Tam istediğim yazı biçiminde yazmışsınız.Çok uzatıp insanı sıkmayan cinsten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Eksik olmayın, vakit ayırıp okumuşsunuz.

      Sil
  16. Taner Bey merhaba. Biz uzun zamandır yoktuk malum. Blogları da dolaşamadık. Siz hikayelere devam etmişsiniz bu arada. Siz hikayelerinizde halkı çok güzel betimliyorsunuz. Çizdiğiniz karakterler toplumda karşılaştığımız içimizden kişiler. Bu çok başarılı bence. Bu hikayede de aynı şeyi gördüm ve keyifle okudum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalemi çok güçlü siz değerli bir yazardan bunları duymak ziyadesiyle gurur verici Gülhan hanım.

      Destek oluyor, güç veriyor. Moral oluyor. Bir sonraki hikaye için motivasyon oluyor. Ne kadar teşekkür etsem az kalır. Eksik olmayın.

      Sil
  17. Kısa ve öz bir anlatım :) teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Beğendiğinize çok sevindim eksik olmayın..

      Sil