hikaye
Bir Kuzguncuk Hikayesi
- Kavuna zam mı geldi Suphi?
- Yok öyle bir malumat Mithat abi !!
- İyi de evladım nedir bu tabağın hali. Peynir çok, kavundan eser yok. Sen bilir misin, kavun ve peynirin hikayesini? Kavun peynirin yavuklusudur. Beş yüz yıl olmuş, sevenler ayrılmamış. Bu aşkı yok saymak senin haddine mi?
-Selim, koş yarım tepsi kavun ver masaya. Mithat abi kürdilihicazkar makamından rast'a bağlamış. Adam delirdi, işler pek rast gitmeyecek sanki. Koş oğlum, koşş. Mafya kılıklı herif kesecek bizi..
Bilmem kaç yıl olmuş. Kuzguncuk semti sakiniyim. Hafta yedi, ben üç akşamı İsmet'in Yeri'nde demlenen te Anadolu bozkırlarından Kuzguncuk'a muallim olmuş tayinciyim. Sefirler çıkmazında, kendine hayrı yok ahşaptan devşirme, müştemilattan bozma şirin bir müstakilde ikamet ediyorum. Hoş kendime de hayrım yok, yıllara meydan okumuş ahşap viranenin zaman zaman bana ikamet ettiğini manav Zeki'den öğreniyorum. Gülüyorum.. "Zavallı kısmetsiz adam ya", diyenlerin sayısını bugün dahi iyi hatırlıyorum. Ben içmeyim de kim içsin efenimm.
Ben deniz Lütfü Talayhan. Kırk yaşına kapaklandığım - ki ben buna kapaklanmak diyorum- zira insanoğlu her yıla iyisiyle kötüsüyle bir çok anısını sığdırabilmenin sonsuz huzurundayken, ben yarının bana hangi aksiliği ve talihsizliği getireceğini hesap eden biçare muallimim. Her vakit hayatın kendisi ile pazarlık halindeyim. Kırk bir yaşımda başıma gelecekler için ince hesaplar yapıyor, bir kez olsun işlerim rast gidecek mi sorusunun cevabı için kahve falı bakan aşağı mahalledeki Sultan bacıya yüzlerce lira para yedirdiğim günlerden birinde; son falımdaki tertemiz çıkan kahve fincanımı gören Sultan bacı "tamam muallim, işte döndü kısmetin" demiş, kahveci çırağının ustaa son kahveyi muallim Lütfü beye yaptıydım, kaavesi eksik oldu, para ver kaave alayım dediğini duyan Sultan bacının kaşla göz arasında masadaki parayı alıp uzadığını, saf saf izlemişliğim vardır benim.
Ben deniz Lütfü Talayhan. Kırk yaşına kapaklandığım - ki ben buna kapaklanmak diyorum- zira insanoğlu her yıla iyisiyle kötüsüyle bir çok anısını sığdırabilmenin sonsuz huzurundayken, ben yarının bana hangi aksiliği ve talihsizliği getireceğini hesap eden biçare muallimim. Her vakit hayatın kendisi ile pazarlık halindeyim. Kırk bir yaşımda başıma gelecekler için ince hesaplar yapıyor, bir kez olsun işlerim rast gidecek mi sorusunun cevabı için kahve falı bakan aşağı mahalledeki Sultan bacıya yüzlerce lira para yedirdiğim günlerden birinde; son falımdaki tertemiz çıkan kahve fincanımı gören Sultan bacı "tamam muallim, işte döndü kısmetin" demiş, kahveci çırağının ustaa son kahveyi muallim Lütfü beye yaptıydım, kaavesi eksik oldu, para ver kaave alayım dediğini duyan Sultan bacının kaşla göz arasında masadaki parayı alıp uzadığını, saf saf izlemişliğim vardır benim.
Kimi insanların şansı yaver gitmez. İyi bilirim. Bonkör hayatın, bu güruha biraz eli sıkı olması için nasıl bir çekiliş yapılmış henüz bilimsel bir açıklama getirebilmiş değilim. Yani yüz insanı haydi efenim torbaya atıyoruz. İlk yetmiş kişi şanslı, kalanı.. kalanı boşver gitsin. Hayat zaten icabına bakacak demişlerdir diye yemin bile içerim. O torbaya dahi atılabilme şansımın olmadığına adım kadar eminim.
"Kısmet bu işte, şansım yaver gitmedi, talih bana gülmüyor" derken dikkatli olunuz, bahsettiğiniz kısmetsizlik ve talihsizlikleriniz benimkinin yanında devede kulak kalır. Ebenin eline düşmüşlüğümden, - ki ebe heyecan yapıp elinden düşürmüş beni, bereket yastığa denk gelişim, ömrü hayatımın en şanslı tek bir günü budur belki - bugüne miras kalmış kısmetsizliğimin ödüllü filmlerinde başrol oynayan bir garibim.
Mehter Takımı gibisin diyor terzi Rıza, bir ileri, iki geri muallim. Bizim çocukları sınav yapıyormuşsun. Üç yanlış bir doğruyu götürürmüş. E muallim, sen on yıldır Kuzguncuk'tasın. Senin bir yanlışın üç doğruyu götürür, bizim çocuklara haksızlık olmuyor mu dediğinde, utancımdan yerin birkaç yüz metre altında girecek yer arar gözlerim. Öyle kederliyim.
Talihi açık olanın horozu da yumurtlar nasıl güzel bir deyiştir. Denk geldikçe bu söze çok gülerim. Doğduğum hafta adıma yapılan dualardan sonra kümesteki tavukların bir hafta yumurtlamadığı köyün tarihinde altın harflerle yazılmış, hatırladıkça nasıl gülmeyeyim azizim..
Misal, çocukluğumda fen'e merakımdan dolayı makinalara hayranlık duyduğum yılların birinde canım köyün hasadını biçen biçerdöveri kurcalayarak işlemez hale getirmişliğim, tarlaları biçilemeyen Terziler köyünün kara kışa kilerleri boş girmesinde büyük emeğim vardır benim.
Misal, çocukluğumda fen'e merakımdan dolayı makinalara hayranlık duyduğum yılların birinde canım köyün hasadını biçen biçerdöveri kurcalayarak işlemez hale getirmişliğim, tarlaları biçilemeyen Terziler köyünün kara kışa kilerleri boş girmesinde büyük emeğim vardır benim.
Ayaza çalan karlı bir havada okulun sobasını yakma sırası bana gelmiş, sabah herkesten önce titreyerek,uykulu gözlerle okula gelmiştim. Sobayı tutuşturduktan sonra soğuk havanın vals ettiği derslik içinde sırada uyuyakalmış, rüzgarın azizliği ile bacadan borular vasıtayla geri dönen duman dersliği doldurmuş, muallim Kemal beyin yarı baygın beni yerde bulması, ilçe hastanesine yetiştirmesi ile gözlerimi hastane odasında açıvermiştim. Tescillenen sakarlığımı iyi bilen muallim Kemal bey, hayatının en acı kararını o gün verdiğini, hastane odasında yılbaşı biletine piyango vurmuş gibi sevinçten bana sarıldığı anlar aklıma düştükçe tebessüm ederim.
Gülizar.. İlk ve son aşkım. Nasıl severdim Gülizar'ı. İşte benim çocuklarımın annesi olacak kadın bu dediğim bir gün, O' na olan aşkımı anlatmak için yazdığım mektubu Gülizar'ın odasının camından atıvermiştim. Ertesi gün Gülizar'ın abisi Hasan'dan temiz bir sopa yiyecek, abi kardeşin odalarını değiştirdiğini morarmış gözlerimi ovuştururken Necati'den öğrenecektim.
Gülizar defterinin kapandığı o yıl, kafam dağılsın maksatlı yüksekokul sınavlarına hazırlanıyorum. Mühendis olmaktı hayalim. Sınav sabahı külüstürden bozma köyün minibüsü bozulmuş, köyün delisi Şakir ile at sırtında dörtnala kasabaya gidiyoruz. İki koca adamı yüklenmiş beyaz fırtına yarı yolda sıcaktan bunalıp, ikimizi de Hayri'nin tarlaya atmış, koşarak son nefes yetiştiğim sınavda fen ve matematik sualleri ile adeta saklambaç oynamış, bir ay sonra edebiyat öğretmenliğini kazandığıma ne çok sevinmiştim.
İkiz kardeşimdi sanki kısmetsizliğim. Siz halinize dua edin. Öyle ki; yüksekokul kazandığıma memnun olan babam evde mevlit okutmak istemiş, köyün imamının dualardan ilahiye transı esnasında, öğlen yediğim kuru fasulye dokunmuş olacak, çıkardığım çok afedersiniz sesli gaza ahali şaşırmamış, kısmetsiz Lütfü bu normaldir diyerek huşu ama ağır bir koku içinde mevliti bitirmişlerdi.
Bu durum hayatımı nasıl esir almış buyursunlar şu cümlede özetleyeyim; "en kötü talihsizlikler insanın başına gelmeyenlerdir. İnsanoğluna ana olan talih ne yazık ki bana üvey ana olduğu su gibi gerçektir.
Bu durum hayatımı nasıl esir almış buyursunlar şu cümlede özetleyeyim; "en kötü talihsizlikler insanın başına gelmeyenlerdir. İnsanoğluna ana olan talih ne yazık ki bana üvey ana olduğu su gibi gerçektir.
İsmet'in Yeri belki de kendi kendimle barışık kaldığım yegane yerdir. Unuturum başıma gelenleri. Bir iki dubleden sonra parlar, hayatın bana attığı tüm kazıkları unutuveririm. Gülizar'dan sonra Kuzguncuk'ta gönlümü kaptırdığım karşılıksız aşkım Ayla'ya kadeh kaldırırım. Geçtiğimiz sene Menekşe sokakta gördüm Ayla'yı. Öylesine naif bir bedende masmavi gözlerden süzülen keskin bakışları gören ben; işte ya bu mavi gözler nazar boncuğum olacak, kısmetsizliğime ilaç bu kadın, hayalini kurmuş kadar dahi zıvanadan çıkabilmiştim. Diplomalı, mürekkep yutmuş, uzun boylu bir parça yakışıklı olduğuma kanaat getirmiş semtin mikroları, "şu garibim bekarı everseydik iyiydi" sözüne, ya hu adamın talihi bahtı hacizli cevabı vermişti yine aynı semtin makroları. Demem o ki kendimle olan hayat savaşımı yazıktır, ben en baştan kaybetmiştim.
Keder.. Kader.. Hayatımızdaki önceliğinden herkes bihaber. Hayat mücadelimizdeki mağlubiyetlerin baş aktörü keder midir ki kaderi sorgulamalı? Veyahut baştan yazılan kaderimizden mütevellit, gö.ünle kuş tutsan sonuç zaten keder mi olacaktı? Bilemedim. İsmetin Yeri'nde bu ikilemi muallim kafasıyla çözmek adına yüzlerce rakı şişesi ezdim.
İsmetin yerinde demlendiğim günlerden biriydi. Tabağındaki eksik kavuna hönküren Mithat beyi izliyorum. Kendileri Kuzguncuk efsanesi. Masamdaki kavun tabağını Mithat beye uzatıyor, izni olursa masasına buyur bekliyordum. "Gel evladım gel, bu yaşıma kadar çok adam doğradım, bir garsonu kalmıştı, zeka fukarası bu cahiller doğranmaya hazır gibiler. Bunlar akşamcı" nedir bilmezler evladım. Varsa yoksa ceplerine atacak fazladan üç kuruşa canını bile verirler. Bir görgü, bir adap, bir usül erkan vardır evladım. “Muvazene-i Umumiye yani Tapu ve Kadastro Müdüriyet-i Umumiyesi” ne terfi ettiğim yıllardı. Sultanahmet ahalisinin arkamdan güğümle su dökerek, ben denizi Kuzguncuk semtine uğurlama seremonisini dün gibi hatırlarım evladım. Ahh evladım nerede o eski günler. İçmemin, ve sonrası adam doğramamın asıl müsebbibi bu kör cahiller." Neyseki muallim olmam doğranabilme ihtimalini çürütmüştü. Azıcık ferahlamıştım. Laf lafı açıyor, iki kederli adam dertleşiyorduk. Denizin iyot kokusu, boğazın temiz havasında eriyordu. Ama gecenin galibi tüm Kuzguncuk'u esir almış anason kokusuydu sanki. Günlük telaşenin, derdin, tasanın, öfkenin, neşenin, gülenin ve dahi ağlayanların akşam olunca sığındığı liman gibiydi. Ana kucağı da diyebilirim. Başın sıkıştığında anne kollarında huzur bulmak misali..
- Ee evladım sen neler yapıyorsun? Pek tanımam seni hele anlatıver de dinleyelim.
- Ee evladım sen neler yapıyorsun? Pek tanımam seni hele anlatıver de dinleyelim.
- Anlatmasam daha iyi Mithat bey. Gece ziyan olacak sanki. Bir büyük ile başladık, arkası gelir, sabah ederiz emin olunuz ki..
- Evladım çeyizine mi saklarsın sözlerini? Anlat, kıyısından köşesinden tutar, el veririz. Sahi çeyiz demişken evli miydin sen?
- Evlilik..Ben..Kedi ile Köpek gibi. Anlarsınız ya..El verseniz, kolunuzu kaybedersiniz. Hiç bulaşmayın.
- Yok mu oğlum bir talihli, aslan gibi adamsın..
- Talih mi? Daha çocukken o trenden atmışlar beni.
- Hımm. Kader be evladım. Oturup akit yapamazsın ki!!
- Bir insanın koca bir ömründe yaşayacakları üzerinden nasıl bir hesap kitaptır bu kader? Yani efenim, aylarca emek verdiğiniz hasat, bir gecede bastıran fırtına ile çul olur gider. Koskoca “Muvazene-i Umumiye yani Tapu ve Kadastro Müdüriyet-i Umumiyesi” ne terfi olan Mithat bey, sonradan meyhane köşesinde bir kavun tabağı için adam kesmeyi arzu eder??
- Öhömm evladım öhömmm..
- Afedersiniz, bir parça ileri gittim sanki..
- Oğlum, frenin yok senin zaar. Hayat sana fazlasıyla abanmış. Neyse evladım, yalnızlık söyletiyor bunları. Evleniver de unut gitsin bu zıvanaları.
- İnşallah efenimm. Ayla hanımefendidir bugünlerde hayalim. Mesut olmak tek dileğim.
-Ayla !!!!!
- Evet Ayla Efenim..
- Menekşe sokağındaki Ayla Gedik..
- Ta kendisi efenimm.
- Ne dersin ulan sen, benim kızım ile aşna fişna haa.
46 Yorumlar
Hahaha ya adam gerçekten kısmetsizmiş.. Fakat keyifle okudum!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim..
SilYine harika bir yazi abim kalemine sağlık
YanıtlaSilAslanım benim çok teşekkür ediyorurum. Varol bitanem
Siloleeeey yani şimdi bu ilk mizah öykün mü olduu. gelcam yineğğğ okumayaa :)
YanıtlaSilEvet arkadaşım, ilk oldu bakalım beğenecek misin?
Silbir solukta okudum, kaleminize sağlık... Özellikle sonu çok iyi bağlanmış :)))
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Beğendiğinize çok sevindim. Eksik olmayın..
SilHikayeyi keyifle okudum. Teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim eksik olmayın..
SilÇok keyifle okudum bu yazıyı bizimle paylaştığınız için teşekkürler😊
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, çok zarifsiniz..
Silhıhım güzeldi, sondaki tesadüf çok hoştu, doğranmıştır belki artık kavun gibiii :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim arkadaşım. Beğendiğine sevindim.
SilYine güzeldi Tanerim, keyifle okudum.
YanıtlaSilSağol varol benim can kardeşim. En kral takipçim :)
SilKuzguncuk tabi ya. Ne mutlu bana ki gecmiste dort yil kadar meskun oldugum sahsina munhasir mahal. Hatirlatanlar sagolsun keza hatirlamasi dahi hostur. Ismet babada cam kenarindan olur da yer kaparsan tam da bilemezsin karada misin gemide mi, dunya mi donuyo basin mi donuyo, dalgalar mi carpiyo raki mi carpiyo)) Guzeldir. Gelgelelim Lutfucugum, allah baht acikligi versin de zar gulenden yanadir malum, bahtina kusmekle olmaz zira o zar tam da ordan biyerden doner gibi zaten. Mustakbel kayinpeder, mustakbel esini talihli addetmis, sana da aslan gibi adam payesini vermis daha ne olsun ordan hafif hafif yureyeceksin iste. Ayla isinin oluru var hadi hayirlisi. )))
YanıtlaSilSelamlar efendi agabey, tebrikler
Lütfü bu bahtsızlıkla ne kadar dayanır bilemedim Gökhanım. Hayat böyle, kimine el, kimine yel veriyor abisi. Şanslı olmak lazım.
SilMemlekete gelirsen Kuzguncuk'a gidelim İsmetin Yeri biraa kazık, biz daha usturuplu bir mekanı tercih eder eski günleri yadederiz güzel kalpli, naif kardeşim. Hasretle gelmeni bekliyorum. İşlerin rast gitsin abim..
feriha hanım teyze geldi seni sorduuuu :)
YanıtlaSilKuzguncuk ne güzel değil mi?
YanıtlaSilİstanbul'un belki de en güzide semtlerinden biridir. Tarihi dokusu, naif mahalle hayatı ile İstanbul'lunun hayalidir diyebilirim Mert Üstad.
Silferiha hanım teyze geldi seni sorduu, son iki bölümü okumamışsıııın :)
YanıtlaSilAkşama gelmem mi? Koşarak geliyorum..
SilÇok Güzel bir hikaye elinize emeğinize sağlık gerçekten çok sürükleyici yazılarının devamını bekliyoruz
YanıtlaSilSaygılar
Taner bey
Efe bey çok teşekkür ederim içten yorumunuz için. Ne vakit sürükleyici kelimesini duysam memnun oluyorum. İşte hikayemin tamamını okuyan kıymetli bir okur daha diyorum. Bu günlerde okuyan sayısı o kadar az ki!!
SilEksik olmayın. Selam ve sevgilerimle..
YanıtlaSilTaner Bey öykülerinizin lezzeti her yeni paylamınızla giderek artıyor. Büyük bir keyifle okudum. Tebrik ederim candan yürekten 👍👏👏🌷Devamını diliyorum. Selamlarımla 😊🤚
Yıldız hanım çok teşekkür ediyorum, içten mesajınıza çok memnun oldum, kıymetli desteğinizle motive oluyorum. Eksik olmayınız.. Selam ve sevgilerimle..
Silyine akıp gitti, sizi okumayı seviyorum. talih önemli :)
YanıtlaSilBurcu hanım her zaman olduğu gibi yine çok zarifsiniz. Beğendiğinize çok sevindim inanın.
SilSelam ve sevgilerimi gönderiyorum size...
feriha hanım teyze geldiiii :)
YanıtlaSilYazınızı okurken kahve içiyordum. İkisi o kadar güzel arkadaş oldular ki! Cümleleriniz ve kahvem bana çok iyi geldi. Saygılar!
YanıtlaSilMerhaba, hoşgeldiniz. Teşekkür ederim hoş mesajınızla kıymet kattınız.
SilSelam ve sevgilerimi gönderiyorum size..
Hikayenizi zevk ile okudum emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilMelih bey hoşgeldiniz. Kıymet kattınız. Çok teşekkür ederim.
Silİlk fırsatta sayfanıza uğrayacağım.
bahtsız bedeviymiş bu adamcağız yazık :))
YanıtlaSilen sonu da komikti çok güldüm ellerinize sağlık valla..
böyle türk filmi tadındaydı farklı bir yazım diliniz var çok hoş :)
Beğendiğinize çok çok sevindim. Çok teşekkür ederim bu kıymetli mesajınız için.. Eksik olmayınız..
SilSelam ve sevgilerimi gönderiyorum size..
Yine aktı gitti. Bir solukta, keyifle okudum. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilMeral hanım kıymet kattınız, yürekten teşekkür ediyorum. Eksik olmayın..Selamlar, sevgiler.
SilBence bu adam kızını Lütfü ye verir:)
YanıtlaSilYine keyifli bir hikaye, emeğinize sağlık
Gökhan bey selam, şayet Mithat bey bizim muallimi doğramadıysa kızını verecektir :)
SilZiyaretiniz için teşekkür ediyorum.
Keyifle kalın
Bir dil çevirmeni aracılığıyla ilginç çalışmanızın hikayesini okuyabilirim.
YanıtlaSilÇalışmaya devam edin arkadaşlar.
Endonezya'dan selamlar.
How thoughtful of you! Thank you for nice messages. This means a lot to me.
SilAnd, thank you for your guidance...
Blogunuzu takipteyim bloguma beklerim
YanıtlaSilYazdığınız öyküde insan gerçeğini gözlemlemiş ve özümsemiş bir yazar olduğunuz çok net hissediliyor. Özellikle orta direk karakterlerin güncel hayatını, yaşam kesitlerini irdeleyen, bu insanların bulundukları ortamı, yaşadıkları her duyguyu ustaca sözcüklere aktaran Sait Faik'le özdeşleştirdim.
YanıtlaSilKeyifle okudum Taner Bey. Zihninize, kaleminize sağlık...
Kıymetli yorumunuzdan onur duydum, teveccüh etmişsiniz. Teşekkür ederim, eksik olmayınız..
SilOkur dostların beğenisi güç ve moral veriyor inanın. Bir sonraki hikaye için daha iyi hazırlanıyorum. Yazmak, kurgulamak iyi geliyor. Genç arkadaşlarıma da sık sık öneriyorum. Yazın, yazabildiğiniz kadar yazın. İç dünyanızda fırtınalar koparan dertlere, açmazda olduğunuz her sıkıntıya ilaç olacak şüpheniz olmasın diyorum.
Tabi bol bol da okumak gerekli. Dünya Klasiklerini okuyalım, ama Türk Edebiyatının üstadlarının romanlarını, hikayelerini Sait Faik'i, Sabahattin Ali'yi, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı, Rıfat Ilgaz'ı ve Yaşar Kemal'i adımız soyadımız kadar iyi bilelim. Bıraktıkları eserler ile dünya edebiyatında ülkemizin gurur abideleri olduklarını unutmayalım. Orhan Veli'nin "Anlatamıyorum" isimli şiirinin dünyanın en çok okunan ikinci şiiri olduğunu şöyle övüne övüne başımızın üstünde gezdirelim.
Okumalı ki sizin yorumunuzdaki gibi "orta direk karakterlerin güncel hayatını, yaşam kesitlerini irdeleyen, bu insanların bulundukları ortamı, yaşadıkları her duyguyu ustaca sözcüklere aktaran Sait Faik" tahlilini yapabilecek ustalığa gelebilelim.
Ben çokça selam ve sevgilerimi gönderiyorum size..
feriha hanım teyze geldiii :) ooo, bi de öykü yazmışsıın, gelcam yineğğğ :)
YanıtlaSil