Kolonya servisinden sonra kafasını cama dayadı. Usulca yolcuları süzdü. Şoför dahil tanıdık birilerinin olmamasına şaşırdı. Kimseye hesap vermeyecek olması içini rahatlattı. Şimdi dışarıya bir parça daha yakın. Gözleri ile hızla akan kavak ağaçlarını takip ediyor. Çocukken en sevdiği oyundu bu. Kavakları saymak.. Babasıyla kasabadan köyüne dönüş yolunda cam kenarına sokulur, kirli ve buğulu camlara başını yaslardı. Senkronize bir düzende akan kavak ağaçlarını sayardı. 1.2.3.....7.8.9 .. Baba kucağında başlayan deliksiz uyku, köye varınca deli İsmail'in minibüsü karşılama çığlıkları ile son bulurdu. 




Bozuk satıhta ilerleyen dolmuş sağa sola savruluyor, kafasını cama vurdukça çocukluğunu ve gençlik yıllarını hatırlıyor, anılar hızla akıp gidiyordu. Tıpkı kavak ağaçları gibi. Aradaki tek fark, bu kez oyunu tutmamış, hipnoz olamamıştı. Uyuyamadı. Heyecanına verdi. Dile kolay otuz yıl sonra ilk kez doğup büyüdüğü topraklara kavuşacaktı. 

Camdan akan tek tük ağaçlar yerini yeşile boyanmış topraklara bırakıyor şimdi. Zirvesindeki karların ihtişamından eser kalmamış Hıdır dağı; kış mevsimi ile savaşmaktan yorgun düşmüş, telaşla baharı müjdeliyor sanki. Masmavi gökyüzü, yiğit dağı sarmalamakta asla beis görmüyor, torpil geçiyor kasabanın direğine. Her evin bir yiğidi vardır Anadolu köylerinde. Bağzıbağlı köyünün direği de Hıdır dağıdır. Gökyüzü ve güneşin kadim dostu Hıdır dağı. 

Anadolu bozkırlarını izlerken kayıp otuz yılın muhasebesini yapıyor. Köyünün direği yiğit Hıdır dağını selamlarken, başını öne eğip utanıyor. Baturbey ailesinin direği olamamış olmanın derin sızısı yüreğini acıtıyor. Demir parmaklıklar ardında milyon kez sorduğu soruyu bugün sormak istemiyor artık kendine. "Neden?" Upuzun yıllar bu kelime ile ciğerlerini epey yaktı, artık kavuşma vakti diyor. 

Gençliğinde koca bir koçu kaybettiği tepeliği görünce kalbi sıkıştı. Birkaç dakikaya kalmaz köyüne girecekti." Deli İsmail" dedi içinden.. Hadi aslanım, eski günlerdeki gibi..Heyecanına yenik düşmüş, farkında olmadan "dülü dülü dülüüü, geldi dolmuşçu abüüüüü" deyiverdi. Gülümsedi kendi kendine. 

- Deli İsmail öldü..

Sağ yamacından gelen sese döndü. Öldü mü? Şaşkınlığını, üzüntüsünü gösterecek birisi olsa, acımasız otuz yılın sebep olduğu çorak toprak misali kırışmış yüzünde bu ifadeyi bulana aşk olsundu. Dondu kaldı. Daha toprağa ayak basmadan, daha ben geldim ya Bağzıbağlı diye haykıramadan. Toprağa eğilip kokulu öpemeden..

- Deme..
- Hee. Öldü. Sen de öldün ya..
- Kimlerdensin, bilemedim amca?
- Bilsen ne pokuma!! De hele niye döndün?

Motorun homurtulu sesleri eşliğinde dolmuş köye girmişti. Deli İsmail'in yokluğunun ilk sinyalleri canını sıktı. Yüzü düştü. Birkaç çocuk haricinde dolmuş ile ilgilenen kimse olmadı. Basamaklardan adımını atar atmaz, çocukluğunun unutulmazlarından biri olan çeşme başından gelen tok bir ses ile irkildi.

- Uğursuz gelmiş, bak hele !

Dolmuşta son anda hatırladığı Osman amcadan sonra uzaktan kestiremediği köylünün karşılama seremonisi epey içini yaktı. Toparlandı, evine doğru yürümeye koyuldu. Hanelerin önünden geçtikçe, kadınların kapıları ve perdeleri kapatmalarına aldırmadı. Annesine kavuşma heyecanı yüreğine su serpti. Köyün hiç değişmemiş olmasını yadırgadı. Köyün en sevilen delikanlısının otuz yıl sonra yüzüne tükürülesi bir adama evrilmesini içerledi. Önce sevilip, sonra nefret edilmek duyguları arasındaki bağın, aradan yıllar geçse dahi çelikten bir köprü kadar sağlam olduğunu farketti. Öfke yıllara mağlup olmuyordu. Kahrolası bir mirastı. Var oldukça peşimi bırakmayacak dedi, baba evine varmaya yakınken..

Evinin bahçesi, incir ağacı, babasının derme çatma atölyesi, kardeşi Sinan ile kerpiçten iki göz odada yaşadıkları safiyane çocukluk hatıraları..Elli üçüne merdiven dayamış, saçları kırlaşmış, ayakta durmakta zorluk çeken bir insanın; aynı anda hissettiği mutluluk ve hüznün, galip gelmek için birbirleri ile yarışan iki afacana benzetti. Gözleri doldu. Kapıyı çaldı. 

- Hoşgeldin !
- Anne, anam..
Sessizlik...
- Anam ben geldim. Memedin geldi. 
- Geç otur. 
Kulakları sağır eden derin sessizlik..
-Ana bişey demicen mi?
- Sen dediydin son sözü.
- Ana bir gençlik hatası. Ben çok çektim ana. Otuz yıl mapus yattım. Ana bi bakıversen ciğerime. Çürüdü. Çürüdüm anam. Mevzuda haklıydım ana ben!!
- Haklı mısın? Tu Allah belanı kaldıra. Keşke Sinan'ın da bir çürümüş ciğeri oluvereydi. Sarı kuzumun ciğeri ahan da yukarı mezarlığın kıdemli sakinlerinden..Buban da Sinan'ımın peşinden..Kala kaldım yıllarca tek başıma. İki toprak, bir tutsak.. 

Üç toprak bir tutsak



Az çok olacakları tahmin ediyordu. Bir parça zamana güvendi. Her şeye ilaç olan zaman. Kim bilir belki de tamir olabilirdi diye düşündü yıllarca böyle avuttu kendini.. Olmadı. Köyü ve köylüsü için enfeksiyon kapmış bir yaradan başka bir şey olmadığını anladı. Zamanın dahi iyileştiremediği, unutturamadığı ümitsiz bir vaka. Dünya kadar geniş yüreğe sahip bir varlık olan anası tarafından dahi dışlanmak..Mapus devam ediyor Mehmet dedi içinden..

Şimdi, ağır bir yükü çeken, yahut beş dönüm araziyi bellemek için canı çıkan bir çift öküz kadar yorgun bir vaziyette köyün mezarlığına doğru tırmandı. Kardeşi Sinan'ın mezarına gitmek istedi, kanı çekildi, kızardı, utandı. "Sana demiştim it oğlu it, Aysel beni seviyordu. Neden inat ettin ulan? Neden Sinan neden? 

Kasabaya giden yolu daha iyi görmek için Kartal tepesine tırmandı. Kardeşi Sinan ile hesaplaştığı Kartal Tepesi'ydi burası. Bir anlık öfkeden sonra üzerine yapışan, yıllar sonra bile izleri taze olan "kardeş katili damgası" yaftasını içinde sindirmeye çalıştığı sıra rüzgar bir parça daha sertleşti. İçi ürperdi. Kıvrımlı, bol mıcırlı sarımtırak köy yolunu seyre daldı. Kasabaya geri dönen dolmuşu gördü. Tozu dumana kattı, kıvrımlı köy yolunda az sonra gözden kayboldu. Tozu dumana katamadan geçen yılların acısı boğazını düğümledi. Cam kenarında oturmayı hayal etti. İçinden saydı. 1.2.3..... 7.8.9.10.11.12..

Yüzlerce metreden tarla faresini gören Doğan, sert bir dönüş ile avına pike yapıyor. Hıdır dağında sıcak ve soğuk hava it dalaşına giriştiler. Dağı şimdi bir sis bulutu kapladı. Dalaşı, kuvvetli olan soğuk hava kazandı. Güçsüzler kaybetmeye mahkumdur. Konu en basitinden hava olsa dahi. Heybetli dağ olup bitenden memnun, ne de olsa köyün direği kendileri. Kara kışın sert rüzgarlarından Bağzıbağlı köyünü koruyan yegane yiğidi. Gökyüzü ve güneşten torpilli. Köyde ikindi vakti yaklaşıyor. Birkaç ihtiyar rotasını camiye çevirmiş ağır ağır yürüyorlar. Kırmızı bir traktör marş bastı. Kara kara bir duman kusuverdi egzos bacasından. Kırk elli civarı koyun sürüsü köye giriş yapıyor. Ağır hareketlerinden belli, tıkanana kadar otlamış yün balyaları. Bir kadının çığlığı köyün olağanüstü sessizliğini bıçak misali kesiyor. İki saat evvelinden gelen uğursuzun evine şimdi köylüler koşuşturuyor. Evden çıkan dizini dövüyor. Çocuklar hayli korkmuş, annelerinin şalvarına sarılmışlar. Eski bir mahkum tepede olan biteni soğuk kanlılıkla izliyor. Evine doğru parmak sallıyor şimdi. "Neden ana neden? Otuz yılımı bir saatte heder ettin. Haklıydım ana ben.." Bir sonraki dolmuşu beklemek için köy meydanına inmek üzere davranıyor. Bağzıbağlı köyünün tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. Üç toprak, bir tutsak... 


“İnanmak, doğru olduğuna inandığınız bir fikre bağlanmaktır.”

– Deepak Chopra

 








27 Yorumlar

  1. Çok hüzünlü bir hikaye. Şimdiden mutlu yıllar dilerim ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derya hanım çok teşekkür ederim, çok zarifsiniz her zaman olduğu gibi. Ben de yeni yılınızı en içten dileklerimle kutluyorum.

      Sil

  2. Taner Bey, yazılarınızı özlemişiz gerçekten. Emeğinize yüreğinize sağlık. Çok hüzünlü, çok dokunaklı, çok etkileyiciydi bu öykünüz de. Tasvirleriniz çok güzel. Seçtiğiniz mekanları yaşattı adeta. Hikayenin başlığını çok beğendim.
    Anlattıklarınızı kapsayıcı olmuş. Kavak ağaçlarını sayma ritiüeli de hoştu. Hikayenin ritmine, duygusuna katkı sağlamış. Diyaloglar çok doğal ve yöresel. Bütünlüğü bozmamış. 👏👏👏🧿🧿🧿🧿👍🎈🌺. Sadece hipnoz olmak/olmamakla ilgili paragraflarınıza acaba bir kez daha mı baksanız diye düşündüm. Belki de ben yanıldım bilemiyorum.

    Mutlu yıllar, selamlar 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldız hanım yılın son günü bu yorumunuz ne iyi geldi. Yeni yıl hediyesi oldu desem eksik kalmaz. Yürekten teşekkür ediyorum. Moral oluyor kıymetli yorumlarınız, eksik olmayın.

      Evet çok haklısınız, dikkatinize hayran oldum diyebilirim :) hipnoz konusunda çok gittim geldim. ilk paragrafta kavakları sayan çocuk hipnoz olur diye yazmıştım. sonradan niye sildim bu cümleyi bilemedim. e tabi ikinci paragraftaki hipnoz konusu bu defa havada asılı kaldı. eşim de farketmiş, ilginç. hanımların dikkatleri emeğe olan saygılarından kaynaklı. bu duruma şapka çıkarmamak mümkün değil.

      yeni yıl huzur getirsin, sağlık getirsin başımızdaki corona belasına son versin tek temennimiz diye düşünüyor, yeni bir yıla coşkuyla girmenizi diliyorum.

      Kalın sağlıcakla Yıldız hanım..

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Boram, kıymetlim bizi yılbaşı kutlamasından ayıran coronaya sövüyorum. Ne güzel içerdik bu gece senle. Gözlerinden öpüyorum. akşama araşalım.


      Sil
  4. Bloglar arası gezerken bir blogdaki yorumunuzdan sayfanıza ulaştım. Biraz geç kalmış bir tanışma olmuş kendi adıma.
    Hikâyeniz çok güzeldi. Dili, kurgusu, içtenliği...
    Kaleminize sağlık. Yeni yılınızı da kutlarım bu vesileyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için. Eksik olmayın. Sağlık ve huzurun bol olduğu bir yıl dilerim.

      Sil
  5. Uzun zaman olmuş yazılarınız okumayalı. Kaleminize sağlık, yine harika. Yeni yıl saplık ve mutluluk getirsin. Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meral hanım çok teşekkür ederim bu güzel ziyaretiniz için. Çok kıymetlisiniz.. Sağlık ve huzur dolu yeni bir yıl diliyorum.

      Sil
  6. Çok hüzünlü, acı dolu bir hikaye. Annesine bunu yapmayaydı iyiydi, kötü bitti.
    Mutlu yıllar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehtap hanım vakit ayırıp okumuş ve yorumlamışsınız. Eksik olmayınız.

      Psikiyatri biliminde bir hastalık türü kendini her koşulda ve mekanda haklı görme isteği. Öyle ki çağımızın en büyük sorunu. Evlilikleri bitiren en temel konu. Hep haklı olduğunu düşünme hastalığı. Bu hastalık malesef hepimizde mevcut.
      Olayları zihnimizdeki belli kalıplar üzerinden değerlendirip, sahip olduğumuz belli doğrulara indirgemeye çalışıyoruz.
      Oysa ki doğru değişkendir; zamandan zamana, koşullar içerisinde değişir. Ancak benmerkezci kişilere göre "DOĞRU TEKTİR". O da onun ANLADIĞI ŞEKİLDEDİR zaten.
      Eğer doğru tek olsa idi yaşanan bir olaydan bunca farklı anlam çıkar miydi? Var olur muydu bunca mezhep, bunca ideoloji.

      Evet Mehmet annesini öldürecek kadar kendini haklı görmesi - ki bu kardeşini öldürdüğü halde hala kendini haklı görmesi - kendisinin hastalıklı bir kişilik olduğunun ispatı olsa gerek. Anacağını öldürmese iyiydi :)

      Yeni yıl size bol bol huzur ve esenlik getirir inşallah. Çokça selam ederim.

      Sil
  7. Acılarla dolu bir hayatı; 30 yıl süren mahpusluktan sonra bile toplumun zerre affedici olmadığını, ödeteceği bedelin çok daha ağır olduğunu adeta bir filmin içindeymişcesine yansıtmışsınız okura. Kavak ağaçlarını birlikte ve merakla saymaya başlamışken yolculuk nedenin tek tek ortaya çıkışı, annenin yüreğindeki dinmemiş acı, Memed'in kardeşiyle aynı kıza âşık olmasının ağır bir drama dönüşümü üzüntüyle öğrenirken ''Üç toprak, bir tutsak'' çok vurucuydu. Tutsaklığa kaldığın yerden devam Memed. Bunu yapmayacaktın:(

    Oldukça etkileyici bir öyküydü. Betimlemeleriniz ona keza. Kaleminize, yüreğinize sağlık Taner Bey. Sağlıklı, huzurlu bir yıl sizinle olsun. Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Zeugma, teşekkür ediyorum, vakit ayırmışsın. Çok kıymetlisin, eksik olma e mi..

      Hikayenin kurgu olması dahi Anadolu'da hikayenin ana fikrine uygun çokça yaşanmışlıklar olduğu gerçeğini değiştirmiyor diye düşünüyorum . Sanırım insanın olduğu her yerde kardeş olmuş mutluluk ve keder. Bir hayalim var, sağlık ve durumlar müsaade eder mi bilemem, Anadolu'yu gezdim ama köşe bucak karış karış gezmek, köy köy gezip insanımızın, gün yüzü görmemiş acılarını, hüzünlerini ve mutlulukları dinlemek kaleme almak istiyorum. Kim bilir ne hikayeler, ne hatıralar var o sandukada! Fotoğraf karesi ile ölümsüzleştirmek istiyorum o kıymetli anları..

      Misal, Ürgüp'te mahalle kahvesinde Sadık amca anlatıyor, "karşı tepelerdeki mağara evlerine girdi bir daha ne gören oldu ne duyan Selim'i.. Karşılık bulamadıydı sevdasına. Sonra kuşluk vaktinde balonları fotoğraflarım belki de. Ürgüp tepelerinde her sabah rengarenk bir cümbüş başlıyor, Selim'in kara sevdasına inat, balonlar kavuşuyor sevdiceği gökyüzüne..

      Hatay'ın tarih kokan, en çok da yüz binlerce yıl devirmiş yaşından ve mutfağından bir de arada basına yansıyan reenkarnasyon hikâyelerini dinlemek bölgenin kıdemlilerinden.. Zaman sicili o kadar kalabalık ki Ermeni, Rum, Süryani ve nice mezhep birbirlerini hırpalamadan bu tarihe taş koymuşlar. Camilerin minareleriyle kiliselerin çanları hiç kavga etmemişler, baskın çıkmaya çalışmamışlar bu kadim kentte. Hoşgörünün hoş şehri Antakya' ya iki kelam yazıttırıvermek büyük bir keyifle..

      Sonra Mardin var yüzlerinde tebessüm ile sokak ortasında insanlara ikram edilen kahve, badem ve içi hurmalı Süryani kurabiyelerinin keyfini çıkarmak. Kalabalığa rağmen kentin tılsımlı havası, kadim dinlere yakın olma hissi, farklı dilleri paylaşan yerli halkın hoşgörüsünü satır satır yazmak.. Kuruyemişçi Şeyhmus’un, camaltı ustası Hamdin’in, rehber Kuryakos’un ve sahaf Hüseyin’in tarihi mekanlarında "eskileri" dinlemek..

      Belki yolum düşer Antep'e.. Gaziantep’in antik dönem mirası Zeugma Antik önemli bir Roma şehrini fotoğraflamak kısmet oluverir bendenize. İpek Yolu ticaretinden oldukça zenginleşmiş ve zenginliklerini keyifli yaşamlarına yansıtan efsaneleri dinlemek. İhtişamın ve saltanatın Sasani akınları ve depremler ile yerle bir olmasını anlatacak demir doğrama ustası Bekir amca ile demli bir çay yudumlayıvermek.

      Anadolu zengin bir mirastır bugünlerde bizlere. Tarihin ruhuna doğru esrarengiz bir yolculuktur aslında kıymetini bilene.

      Yeni yılı sana huzur ve sağlık getirsin sevgili Zeugma. Keyfin, güzel fotoğrafların ve yazıların hiç eksik olmasın..



      Sil
  8. Buram buram Anadolu kokan öykünüz o kadar etkileyici ve gerçek ki. Ana tema olarak benzer yaşanmışlıklar olduğu gerçeğiyle örtüşüyor elbette. Dediğiniz gibi; tarihi ve yaşadığı coğrafya doğrultusunda Anadolu insanının yaşam tarzı hiçbir detayında birbirine ters düşmez.

    Dilerim o hayaliniz en kısa zamanda gerçek olur. Anlattıklarınızdan o yöreye hiç de yabancı olmadığınız anlaşılıyor. Tam da dediğiniz gibi olur. Anadolu insanıyla kaynaştığınızda sormanıza bile gerek kalmadan anlatmaya başlıyorlar. Kendiliğinden dökülüyor dillerinden hikâyeleri. Her sene gitmek gibi bir istek oluşuyor kendiliğinden inanın. Hatay ve Urfa'da kendimizi yorgun argın banklara attığımızda birebir yaşadık söylediklerinizi. Kim bilir bir de köylere açılsa insan, gün yüzüne çıkmamış ne hikâyeler ne . Ve bir de fotoğrafla ölümsüzleştirdiğinizi düşünün. Gerçekten muhteşem bir fikir bu. Tam size göre. Kaleminiz özellikle de ''toplumcu edebiyat'' diye adlandırılan tarzda oldukça başarılı. Heybenizi tıka basa doldurup da dönersiniz, bu kesin. Ve yazmazsınız, kendiliğinden akar, muhteşem bir öykü kitabı ya da roman çıkar o heybenin içinden.

    Değerli sözleriniz için çok çok teşekkür ederim. Siz de eksik olmayın Taner Bey. Uzun aralar vermeyin lütfen. Bilmukabele yeni yıl size ve ailenize en başta sağlık ve huzur getirsin. Tüm dileklerinizin gerçek olsun... 🙏🙋

    YanıtlaSil
  9. Bi dünya olan kafamı dağıtmak için özellikle yazınızı okumaya başladım. Yine izledim tepeden,
    Sarsıcı ve etkileyici bir şaheser daha.
    Yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli Gökhan beycim, çok teşekkür ederim her zaman ki gibi motivasyon dolu mesajlarınıza. Sağolun, varolun . Sizin, kuzucuklarınız ve kıymetli ailenizin yeni yılını kutlarım. Selamlar

      Sil
  10. Öykülerinizi seviyorum. Yazım diliniz içine çekiveriyor okurken, iyi ki varsınız.
    Gecikmiş bir mutlu yıllar dileğim de var kabul ederseniz. Umarım koronayı tamamen geride bıraktığımız bir yıl olur, güzel şeylere hepimizin ihtiyacı var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, her zamanki gibi çok zarifsiniz. Eksik olmayın. Sağlık ve huzurun bol olduğu bir yıl dileğimle..

      Sil
  11. Yazılarınızı özlemişiz Taner bey. Çok hüzünlü bir hikaye :( Kardeş katili olduğuna değdi mi bilmiyorum ama şeytan böyle çıkartıyor yoldan işte

    YanıtlaSil
  12. Lerzan hanım her zaman olduğu gibi çok zarifsiniz. Çok teşekkür ederim, kıymetli yorumunuz için. Farklı bir hikaye olsun istedim. Beğendiğinize çok sevindim. Eksik olmayın e mi..

    YanıtlaSil
  13. Nacizane yorumum sudur ki yazilarinin zaman icinde belli bir cizgide fakat gitgide daha da ozgun ve karakteristik sekilde ilerlemesinin sebebi bence de vermeyi basardigin samimiyet ve gerceklik duygusu. Cem Yilmaz bir roportajinda Sener Senle oynadigi Av Mevsimi filminin cekimleri doneminde Sener ustanin oyunculukla ilgili 'iyi aktor rol yapmaz' mealinde bir yorumundan bahsetmisti. Cok sonradan Kara Komik filmleri yapti ki anlasilan ustanin sozune baya kafayi takmis bu haliyle de bence populer kulture tutunamasa da piyasa filmlerinden sanatsal anlamda uzak ara ayrilmis kaliteli bir is olmus. Nuri Bilge nin de basarisinin sebebi kurgunun icinde bile o ham gercekligi basariyla aktarabilmesi bence. Yazilarinin gozlemci, gercekci ve betimleyici uslubunun yazinsal ve sanatsal anlamda kesinlikle bir tarzi, karakteri ve dolayisiyla kiymeti oldugunu dusunuyorum. Burda son tahlilde kurgu olan bir senaryonun karakterlerini, dogrularini, yanlislarini irdeleyecek degiliz tabiki. Fakat verdigi gerceklik algisi bence bunlari masal olmaktan cikaran kiymetli tarafidir. Insanlarin halleri tabiki sinirsizdir. Memleketimizde her turlu karakter ve tavir gozlemlenir. Her nekadar genellemek yanlis olsa da ozunde cevherler barindiran fakat egitimden, ilerlemeden uzak kalmis insanimizin, koylumuzun dogrusu ne kadar tutucu olabilecegine dair bir onemli bir gozlem var burda keza insanimiz yaftalamak, yargilamak, afaroz etmek konularinda da malum epeyce mahirdir ve evet yeri gelir o koy orda 30 yil hic degismeden tas ustune tas koymadan durur ve evet 30 yil bile bazen bazi yargilarin kirilmasina yetmez, Halen daha anlayis olarak 30 yil geriden gelen koylerimiz vardir sanirim maalesef. Memedin geldim anam, cigerim curudu anam... dedigi satirlar cok vurucu geldi bana.
    "Zayif insanlar affedemezler affetmek guclulere has bir ozelliktir" der Mahatma Gandhi. Bir yorumda belirttigin gibi burda hastalikli karakterler var ama sadece Memed degil birden cok hastalikli karakter var bence.
    "Suclamak anlamaktan kolaydir, anlarsan degismen gerekir" diye de bir soz var sanirim demek istedigimi anlatmaya yardimci olacak sagolsun her kim dediyse. Bu hikayede Memedin aklanir tarafi yok ama insanlari hasta eden, manyak eden bazen de toplumlardir, dinlenmemektir, alatamamaktir.
    Kissadan hisse cikarmak gerekirse empatisizlik toplumumuzun var olan bir gercegidir. Bu kadar akisin icinde 30 yil ayni yerde duran koyu de koyluyu de sorgulamak gerekir, 30 yil sonra bile lanet okumak yerine anlat bakalim ne halt ettin demeyi bile beceremeyen tutucu zihniyeti de bitmek tukenmek bilmeyen nefreti de sorgulamak gerekir.
    Yazinsal olarak ise aldik kabul ettik hic bir tarafini sorgulamamak, bu yaziyi sadece alkislamak gerekir)) Bu arada okurlarini hasrette birakmissin anlasilan, evvela sagligini ve afiyetini sonrasinda yazilarinin devamini dilerim efendi agabey. Saygilar, sevgiler

    YanıtlaSil
  14. Can kardeşim selam,
    Uzun uzun değerlendirmeler, tespitler, isabetli yorumlar yapmışsın. Değerli vaktinden çalmışsın koca yürekli kardeşim. Memlekete ne zaman dönersin bilemiyorum ama seninle edebiyat ve geçmiş günler üzerine çok kıymetli istişareler yapacağımızı ümit ediyorum Gökhanım. E artık sen de ağabeyini unutma ve geldiğinde muhakkak haberdar eyle

    Can dostum gözlerinden öpüyor sağlık ve huzur diliyorum gurbet ellerde sana.

    YanıtlaSil
  15. Çok sarsıcıydı bazı cümleleri nefesimi tutarak okudum adeta..
    Hikayelerinizi seviyorum...Kaleminize sağlık.
    Siz hep yazın bizler de hep okuyalım Taner Bey :)

    YanıtlaSil

  16. Çok teşekkür ediyorum 10 parmağında 10 marifet sevgili Düş Tasarımcısı. Eksik olma e mi..

    YanıtlaSil
  17. Merhaba bu yeniden tanışma yorumu olacak :)
    Ben daha önceki bloğumda sizi takip ediyordum. Hatta yazılarınızı beğenerek okuyordum. Şu anda dönüp baktım diğer hesabımı kaldırdığım için sanırım anonim diye geçmiş yorumlarım.
    İşin kısası bloğunuzu yeni buldum takibe aldım :)

    YanıtlaSil
  18. Merhabalar
    Hatırladım sizi tekrar hoş geldiniz. Yeni blogunuzu çok beğendim. Takibe aldım. Selamlar..

    YanıtlaSil